İmamoğlu startı İzmir'den verdi
Cumhurbaşkanlığı için CHP'nin yapacağı ön seçime tek aday olarak katılmaya hazırlanan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, propaganda çalışmalarına İzmir'den başladı
Karşıyaka Mustafa kemal Atatürk Spor Salonu’nda düzenlenen toplantıda konuşan Ekrem İmamoğlu, İzmir’de olmaktan heyecan duyduğunu belirterek başladığı konuşmasında birlik beraberlik mesajları verdi. İmamoğlu’nun konuşmasından satır başları:
İzmir gerçekten özel bir şehirdir. İzmir, cesur başlangıçların, güzel finallerin şehridir. İlk kurşunun, son zaferin şehridir. Merhaba İzmir!
Bugün, bugün yeni bir yolculuğun ilk adımını hep birlikte atıyoruz. Başarmak için her şeyden önce yola çıkmak gerek. Yola koyulmak gerekir. Yerimizde sayarak, şikayet ederek hiçbir şeyi değiştiremeyiz. Ayağa kalkacağız, hedefe yürüyeceğiz. Hep birlikte başaracağız. Sevgili dostlarım, hedefimiz belli. Biz yalnızca seçimi kazanmanın değil, milletçe birliğimizi, kardeşliğimizi yeniden kazanmanın peşindeyiz. Sevinçte, kederde, acıda ve mutlulukta milletçe tek yürek olabilmenin peşindeyiz.
Biz bu ülkeyi, ortak acılarımızı, mutluluklarımızı bile partizanlıkla zehirlemeye çalışan, milletimizi ayrıştırarak iktidarda kalmaya uğraşan bir avuç insandan kurtaracağız. Onlar bizi eşitsiz, adaletsiz bir düzene mahkum etmek istiyorlar.
Ama bu millet esaret'i kabul eder mi? Bu millet esaret'i asla kabul etmez. Bu millet eşitsizliği, adaletsizliği asla kabul etmez. Sevgili İzmirliler, sevgili dostlarım, Büyük Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk'ün kurduğu bu güzel cumhuriyet hepimizi eşitlemiş, önümüze bir hedef koymuştu:
Çağdaş uygarlık düzeyinin üzerine çıkmak. Çağdaş uygarlık düzeyinin üzerine çıkmak yalnızca kanun önünde değil, hayatın her alanında eşit olmak demektir. İmkan ve fırsatlara erişimde, hak ve özgürlüklerin kullanımında herkesin eşit olması demektir. Çağdaş uygarlık düzeyinin üzerine çıkmak mahkemelerde olduğu kadar gelir dağılımında da adaletin sağlanması demektir. Çağdaş uygarlık düzeyinin üzerine çıkmak, bilimde, teknolojide, üretimde öncü olmak demektir. Cumhuriyet Halk Partisi, Atatürk'ten aldığı ilham ve direktifle her zaman, bu hedefler doğrultusunda yürümüştür.
Onun için milli bir ekonominin kurulmasında, ulaşım altyapısının sağlanmasında, açılan ilk fabrikalarda, bankalarda, ekonomi teşekküllerinde hep gururla evladı olduğum ve bu güzel partide sizlere hizmet ettiğim Cumhuriyet Halk Partisi'nin iradesi vardır.
Ülkemizin cumhuriyet, demokrasi, hukuk devleti, laiklik, sosyal devlet yolunda attığı adımların hepsinde Cumhuriyet Halk Partisi'nin iradesi vardır. Ülkemizin cumhuriyet, demokrasi, hukuk devleti ve laiklik gibi söylediğim bütün bu ilkelerin bugün ne kadar sıkıntıya düştüğünü hepimiz yaşıyoruz. Cumhuriyet Halk Partisi 23 Mart'ta bir kez daha gücünü ve iradesini ortaya koyacak.
Partimizin Cumhurbaşkanı adayı bizzat sizlerle, üyelerin oyları tarafından belirlenecek. Bunun adı demokrasi devrimidir, demokrasi devrimi. Devrim yapıyorsunuz. Tarihe geçiyorsunuz. Bu, bu bir meydan okumadır. Meydan okumadır. 23 Mart'ta meydan okumaya hazır mıyız?
Cumhuriyet Halk Partisi, tek adamların ve dar kadroların iradesiyle şekillenen siyasete meydan okumaktadır. Bizler cumhuriyetçiyiz. Bakın doya doya söylüyorum. Bizler cumhuriyetçiyiz. Bizler demokratız. Anlayışımıza göre, vatandaşlar ülkenin sahibi ise, sevgili dostlarım, üyeler de partilerin sahibidir. Onlar ne derse o olur. Biz kendini devletin sahibi görüp, devletten itaat bekleyenlere benzemeyiz. Millet devletin efendisidir. Millet büyüktür. Millet büyüktür.
Yöneticiler, yöneticiler vatandaş karşısında hadlerini bilmelidir. Devlet milletine hizmet eder. Milletine şefkat elini uzatır. Milletini korur. Milletine güler yüzünü gösterir. Vatan, vatan ve millet hepimiz için kutsaldır. Devleti yöneten yöneticilerin yüzü asık olmaz, vatandaşını korkutmaz, vatandaşına parmak sallamaz, vatandaşını ürkütmez. Yöneticiler vatandaş karşısında hadlerini bilmelidir. 23 Mart'ta bu inancı, özgüveni tüm ülkeye yayacağız. Yapacağımız ön seçimde iktidara en korktuğu şeyi, iktidar neden korkuyor biliyor musunuz sevgili dostlarım? Sandıktan korkuyor, sandıktan. Ne yapacağız? İktidarın en korktuğu şeyi, sandığı onlara göstereceğiz 23 Mart'ta. Cumhuriyet ilanından bugüne bu ülkede seçilmişlerin değil, seçilmişlerin değil seçenlerin üstün olduğunu hatırlayacağız. Herkes görüp anlayacak ki mühür kendini sultan sananlarda değil, millettedir millette! Millettedir. Onun için sevgili yol arkadaşlarım, değerli dava arkadaşlarım, yoldaşlarım, ön seçimde atacağınız her oy demokrasinin, milli iradenin değerini gösterecek ve sandıktan kaçanları titretecek, zangır zangır titretecek.
Cumhuriyet Halk Partililer olarak 23 Mart'ta bu bozuk düzeni değiştirmeye kararlı olduğumuzu en güçlü şekilde göstereceğiz ve sonra bu mücadele dalga dalga büyüyecek. Sevgili dostlar, normal şartlar altında değiliz. Gerçek bir demokraside ve hukuk devletinde ne yazık ki yaşamıyoruz. Milletçe iktidarın giderek dozunu artırdığı bir zulüm ve baskı ile karşı karşıyayız.
Kazandığı parayla geçinemeyen, borçlanmadan yaşayamayan milyonlarca yoksul ve dar gelirli, kendilerini işe sayan bu iktidarın zulmü altındadır. Sevgili dostlarım, eğitim, sağlık, adalet gibi devletin temel hizmetlerinden eşit olarak yararlanamayan milyonlarca vatandaşımız zulüm altındadır.
Gençler, en kararlı şekilde yürümeye hazır mıyız?
Bu gençlik marşını bu cennet vatanın her köşesinde söylemeye hazır mıyız? Milyonlarca güneşi var bu ülkenin, milyonlarca. Her birimiz güneş olmaya hazır mıyız? Değerli dostlar, ülkeyi yönetenler işlerini doğru dürüst yapamadığı için depremlerde, yangınlarda, afetlerde, ne yazık ki denetlenemeyen hastanelerde, güvenliği sağlanamayan ortamlarda canlarını, sevdiklerini yitiren bu millet zulüm altındadır. Gerçekleri dile getiren, iktidarı uyarıp eleştiren herkes zulüm altındadır.
Millet iradesini temsil eden muhalefet siyasi parti yöneticileri, hatta genel başkanları, belediye başkanları, yerel yöneticileri, belediye çalışanları zulüm altındadır. Bu zulmü yapanlar Cumhuriyet Halk Partisi'ne, sevgili dostlarım bakın burası çok önemli, bu zulmü yapanlar Cumhuriyet Halk Partisi'ne boyun eğdirerek millete de boyun eğdiriyoruz diye düşünüyorlar. Ama ne biz ne bu aziz millet boyun eğer mi? Boyun eğecek göz sizde var mı? Milletimiz boyun eğer mi? Cumhuriyet Halk Partisi zulmün değil, yalnızca ve yalnızca milletin iradesi karşısında boyun eğer.
Ön seçimde bu gerçeği hep birlikte göstereceğiz. Cumhuriyet Halk Partisi'nin zulme karşı tek yürek, tek bilek olduğunu hep birlikte göstereceğiz. O bir avuç insanın, bu zalimliği yapan insanların uykularını kaçıracağız, uykularını! Uykularını kaçıracağız. Partimizin bütün üyeleri, bütün yöneticileri yapacağımız ön seçimin bugünkü koşullar altındaki önemini tüm boyutlarıyla her biriniz, her bir üyemiz anlamalı ve hissetmeli ve her üyenin kapısını çalmalısınız. Her üyeyi aramalısınız. "Kalkın ayağa!" demelisiniz. "Milletimizin size ihtiyacı var. Ben Cumhuriyet Halk Partisi'nin ön seçiminde bir oyumu kullanacağım ve bu iktidara karşı duruşumu göstereceğim." demelisiniz. Bunu yapmaya hazır mıyız? Benim hiçbir kuşkum yok. Bu ülkenin varlığı ve geleceği olduğunda Cumhuriyet Halk Partililer teferruatları bir yana bırakır, omuz omuza verir, küskünlükleri unutur, kırgınlıkları unutur, "Mevzu bahis vatansa gerisi teferruattır." der, partisine ve ülkesine sahip çıkar. Bozuk düzeni değiştirme yolunda en büyük sorumluluk her zaman olduğu gibi sizlere, bizlere yani Cumhuriyet Halk Partililere düşmüştür. Omuzlarımızdadır bu yük. Hep birlikte kol kola vererek bu yükü taşımaya hazır mıyız?
Başarıya ancak her aşaması en geniş uzlaşmayla belirlenen, ilkeli, önemli bir dayanışmayla, erdemli bir dayanışmayla, inançlı bir dayanışmayla ulaşabiliriz. Partimizin gerçekleştireceği ön seçim sevgili dostlarım, ortak aklın, uzlaşmanın ve dayanışmanın o güçlü adımı olacak. Bakın, bu devrim gibi kararı alan Genel Başkanımıza, bütün merkez yöneticilerimize yürekten teşekkür ediyorum.
Buradan Özgür Özel'i, değerli Genel Başkanımızı ve bu kararın altına imza atan bütün yöneticileri tebrik ediyorum. Beni bu yola çıkaran Türkiye Büyük Millet Meclisi Cumhuriyet Halk Partisi grubundaki bütün milletvekillerime teşekkür ediyorum. Ön seçimde, işte bize emanet olan, hepinize emanet olan ön seçimde ortaya koyacağımız irade bu bozuk düzeni değiştirmek isteyen herkese uzatılmış onurlu, güçlü bir dost eli olacak. Sizlerin elleri, 1 milyon 700 binin üzerinde üyesi olan Cumhuriyet Halk Partililerin elleri önümüzdeki zaman diliminde on milyonlarca vatandaşımızın elini sıkacak. O sıcacık elinizi milletimizin her ferdine uzatmaya hazır mısınız?
Zulme karşı adaletin, vicdanın, iyiliğin yanında saf tutan herkesle bir olacağız. Partizanlığı silip atacağız bu memleketten. Bu zor günleri hep birlikte aşacağız. Ön seçimde, ön seçimde, bakın burası çok değerli, partimiz bir kurtarıcı belirlemiyor. Bir kurtarıcı belirlemeyecek. 23 Mart'ta partimizin güçlü iradesini ortaya koyacağız.
Benim bütün gücüm sizden geliyor. Bana güç vermeye hazır mısınız? Benim bütün cesaretim sizden geliyor. Cesaret vermeye hazır mısınız? İşte karşınızda sizin cesaretiniz, karşınızda sizin gücünüz, karşınızda sizin kararlılığınız.
23 Mart'ta işte o iradeniz ortaya koyacağız ve bu ülkenin tüm cumhuriyetçilerine, demokratlarına, yurtseverlerine dönüp diyeceğiz ki: "Kurtuluş yok tek başına, haydi hep birlikte görev başına!" diyeceğiz. Sevgili dostlarım, muhakkak başaracağız. Hep birlikte başaracağız. Ben gelecek güzel günlere yürekten inanıyorum. Yaradan bana çok güzel şeyler lütfetti. İnandım mı oluyor.
Allah'ıma şükürler olsun. Bu sefer inandığım bu yolculuk, en güçlü inançla yürüyeceğim yolculuk, en güçlü inançla yürüyeceğim yolculuk.
Bugün çıktığım yolculuğun sonundaki bugün çıktığım yolculuğun sonundaki o güneşli, umutlu sabahı şimdiden hissediyorum. Pırıl pırıl bir güneş. Pırıl pırıl. Bu cennet vatanımın üstündeki kara bulutları dağıtıp atmışsınız. O gün, o gün, buradan söylüyorum, o gün seçim kazanmanın değil, milletçe birliğimizi, geleceğimizi kazanmanın mutluluğunu yaşayacağız. O gün bir avuç insanın dışında herkes, "Çok şükür, çok şükür, o devir bitti." diyecek. "Çok şükür!" diyecek. Bakın, sevgili dostlarım belki kimi avazı çıktığı kadar söyleyecek, kimi içinden söyleyecek. O kalbinden de söylese canım ona kurban ama herkes, Edip Akbayram'a buradan rahmet diliyorum. Buradan onu alkışlıyorum. Herkes, sevgili dostlarım, herkes ülkeyi bu kadar yoran, bu kadar geren, millete bu kadar büyük acılar yaşatan bir devrin sona ermesinin verdiği huzuru hissedecek.
Sonra 1 dakika bile kaybetmeden, az önce bana yaptırdınız ya, bir de şu kravatı çıkarayım. Hep birlikte kolları sıvayacağız, hep birlikte. Hep birlikte ceketimizi çıkaracağız. Milletin hakkını millete vereceğiz.
Milletin hakkını millete vereceğiz. Milletimiz bu ülkenin ve devletin tek sahibi olduğunu güçlü bir şekilde hissedecek, yaşayacak. Bu ülke bizim, bizim! Bu memleketin her nimeti bizim, 86 milyon insanın. Bir kişinin değil! Millet herkesten büyük!
O günden itibaren devletin bütün yöneticileri, her birimiz vatandaş karşısında haddini, hudutunu bilecek. O günden sonra şu ya da partinin, bu partinin evlatları değil, milletin evlatları bu ülkeyi yönetecek. Eş, dost, akraba değil, eş, dost, akraba değil, o günden sonra şu ya da bu şahsın, şu ya da bu partinin eşi, dostu değil, milletin evlatları, milletin ortak çıkarlarına uygun olarak yolunu belirleyecek. Partizanlığı söküp atmaya hazır mıyız? Bu partizanlık belasından kurtulmaya hazır mıyız?
Daha önce anlattım. 2009’dan beri alın teri dökerek idealle yola çıktım. "Görevini iyi yapan milletinin en çok sevgisini kazanır. "Görevimi en iyi yapan olacağım." diye ilçe başkanı olma gururunu, onurunu yaşadım. Partimizde o görevi yaptıktan sonra tesadüf odur ki yine bir ön seçimle ilçemde ilk kez Cumhuriyet Halk Partisi'ni iktidar yapmanın onurunu yaşadım.
Yol arkadaşlarımla, dava arkadaşlarımla, dava arkadaşlarımla birlikte kazandığımız bu seçimden sonra, bu seçimden sonra 31 Mart 2014'ten 2 gün sonra mazbata alıp erken saatlerinde belediyeye gittik. Şimdi kızacak, "Niye anlatıyorsun tekrar?" diye ama beraber dua ettik. "Allah'ım beni aileme, şehrimin insanlarına mahcup etme." dedim. Ailemin büyüğü dedi ki: "Bak oğlum, görevini iyi yap. Partinin en çalışkanı sen ol. En çok alın teri dökeni sen ol. Sen partinin gurur duyduğu evladı ol. Bundan ben gurur duyarım ama partizanlık yaparsan benim evladım değilsin." dedi burada beni izleyen babam.
Ben, ben o partizanlığı zihnimden, kafamdan söküp atan bir kardeşinizim. Ben ne istiyorum, biliyor musunuz? Devlet artık ortak aklıyla milletin ortak değer ve hayallerine uygun olarak hareket etsin. Türkiyemiz, canım ülkemiz adaletin, eşitliğin, kardeşliğin gücüyle büyüsün, zenginleşsin, özgürleşsin. Ülkemizin dört bir yanı gibi İzmir'i ve Ege Bölgesi'ni de hep birlikte hak ettiği değere kavuşturalım.
Bir ülke yönetimi ona oy vermiyor diye belediyeyi düşman edinir mi? Ya da belediyeyi işini yapmak için engeller mi? Ben, ben bunu 11 senedir yaşıyorum. Burada, yahu, ben ülkemi yöneten biri olacağım, İzmir'i de Allah göstermez bize öyle bir şeyi de başka bir parti yönetecek. Ben ona rağmen derim ki: "Ona yardımcı olmalıyım. Onun işini desteklemeliyim."
Aynı şeyi Manisa, Aydın, Denizli, Muğla için ama bunlar öyle değil. Kendinden değilsen düşmanısın. Bu milleti bu anlamda birbirinden uzaklaştıran bir iktidarla karşı karşıyayız. Onun için ben diyorum ki: "Öyle bir dönem başlayacak ki İzmir ve tüm Ege imparatorluk mirasımızın da cumhuriyetimizin, ışığımızın da nadide bir parçası olduğunu bilinçle" bakın, bu güzel coğrafyada daha 19. yüzyılda ilk demir yolu bu bölgede açıldı. Biliyorsunuz, değil mi? Tarıma dayalı sanayi burada uç verdi.
Anadolu'nun dünya ile ticari bütünleşmesi burada gerçekleşti. Ulu Önder Atatürk henüz kurtuluşu cumhuriyetle taçlandırmadan önce İktisat Kongresi'ni burada topladı.
Milli ekonominin ilk tohumları burada atıldı. İzmir, cumhuriyet tarihimizin hemen her devrinde ülke ekonomisinin dinamosuydu, en önemli dinamolarından birisi oldu. Türkiye'nin dünyaya açılan en önemli kapılarından biri oldu.
İzmir aynı zamanda bir işçi, çiftçi şehridir. İzmir çok canlı bir üretim merkezidir. Yani sen yeter ki rahat bırak, ya o kendiliğinden parlar zaten, pırıl pırıl parlar. Yeter ki, yeter ki gölge etme. Ne yazık ki güzel İzmir 20 küsur senedir ülkeyi yöneten akıl tarafından ayrımcılığa uğruyor. İzmir'in bereketi kurutulmak isteniyor, önü kapatılıyor, ihmal ediliyor. İzmir cezalandırılıyor. Bu ülkenin bütünlüğüne, birliğine, cumhuriyetin kazanımlarına kayıtsız şartsız sahip çıktığı için yüreğindeki kocaman Atatürk sevgisi hiç eksilmediği için İzmir'in ışığını söndürmek istiyorlar.
Ya böyle bir akıl olabilir mi? Bakın, sevgili dostlarım, bizler, bizler aldığımız devlet terbiyesiyle Diyarbakır'a da İzmir'e de Adana'ya da Trabzon'a da ülkenin her yanına aynı gözle, aynı vicdanla, aynı sevgi ve şefkatle bakan bir iktidar olacağız.
Bir anne, bir baba evladını ayırabilir mi? Bu mümkün mü? İşte devlet şehrine, vatandaşlarına, kurumuna, her ortamına böyle bakar. Bu anlayışla İzmir'i ve Ege Bölgesi'ni üretimin, zenginliğin, bilimin merkezi yapacağız.
Gençliğiyle, dinamizmiyle, enerjisiyle öne çıkan bu bölgenin ekonomisini geleneksel sektörleri ve dünyanın girmekte olduğu yeni sanayi devriminin gereklerini de gözeterek hep birlikte bu şehrin ve bu bölgenin zeki insanlarıyla, ortak akılla planlayacağız.
İzmir'in tekstil ve hazır giyim başta olmak üzere tasarım ve inovasyonda, Muğla'nın ekolojik turizmde, Aydın'ın tarımda, Manisa ve Denizli'nin tekstilde, hazır giyimde, beyaz eşya üretiminde, Uşak'ın lojistikte sahip olduğu bütün potansiyellerin farkındayız. Bizim fark edemediğimiz, göremediğimiz ne varsa bize kim gösterecek?
Milletimiz gösterecek. Onlarla oturup konuşacağız, onlarla çalışacağız. Yolumuzu milletimizle belirleyeceğiz. Gözümüz, gönlümüz hep millette olacak. İcraatçı karakterimizle bu ülkenin ekonomisine büyük bir güç ve ivme kazandıracağız.
Halkçı karakterimizle sosyal adalet ve refahta milletimize çağ atlatacağız. Sevgili hemşehrilerim, ancak asla "Her şeyi ben bilirim, ben ne dersem o olur." asla demeyeceğiz.
Bu kibir ve bu akıl dışı anlayışı memleketin içinden söküp atacağız, devletimizin uygulamalarından, hafızasından söküp atacağız. Tek adamlığın, partizanlığın gölgesi bile düşmeyecek devlete.
Yöneticiler şeffaf olacak, yöneticiler gerektiğinde hesap verecek, yöneticiler kamuya hizmet sunma ahlakıyla hareket edecek.
Bu söylediklerim, sevgili hemşehrilerim, temelsiz, kayıtsız, soyut vaatler değildir. Hepinize buradan icraatçılık vadediyorum çünkü nasıl yapılır iyi biliyorum. Türkiye'nin büyük bir modeli, tam bir özeti olan İstanbul'da 6 yıldır sergilediğimiz performans ortada. Türkiye tarihinde hiçbir dönem hiçbir şehirde görülmemiş düzeyde metro hatlarına, altyapı yatırımlarına, sosyal konutlara, birçok projelere imza attı.
Sevgili dostlarım, Halkçılık vaadediyorum çünkü çok iyi biliyorum nasıl yapılır. Sosyal adaleti sağlamak, kamu yararını koruyup geliştirmek, vatandaşları piyasanın acımasız şartlarına mahkum bırakmamak için yaptıklarımız saymakla bitmez.
Bütün belediye başkanlarımızla yaptık. Onun için halkçılık vaat ediyoruz. Şeffaflık vaat ediyoruz. İstanbul'da, İstanbul'da işe alımlarda, İstanbul'da meclis toplantılarımızda, her yıl bütçe değerlendirmelerimizde hep şeffaflığı gözettik. Attığımız her adımın hesabını çıkıp İstanbullulara yürek açıklığıyla verdik, tüm açıkla, dersimiz bu, görevimiz bu.
Artık Türkiye'de kapalı kapılar ardında işleyen mülakatlar yapmadık. Asla hesap vermeyen olmadık. Hesap sorulmayan yöneticilerinin devrini bitirme vakti gelmiştir. Partizanlıktan, ayrımcılıktan tamamen arındırılmış adil bir yönetim vaat ediyoruz.
Böyle bir anlayış hayata nasıl geçirilir iyi biliyoruz. Partisi, inancı, yaşam tarzı dolayısıyla dışlanmak, ayrımcılığa uğramak, tek bir kişi ya da kurum bunu yaşamayacak. Sevgili dostlar, bugün benim için çok özel bir gün. Ben önce aday, sonra cumhurbaşkanı olma iddiasıyla yola çıkıyorum.
Odalarını bile sayamayacağımız, sayamayacağımız, söylemeye bile utanacağımız bir sarayda oturup ülkeyi yönetmek gibi bir hayalimiz yok. Ben bir makama değil, zorlu bir mücadeleye adayım.
Derdim ve hayalim bu iktidarın yerle bir ettiği devlet yapısını, ekonomiyi, demokrasiyi, hukuku, eğitimi, sağlığı sizlerle birlikte inşa etmek.