İzmir'de su krizi kapıda: Barajlar tükeniyor!
İzmir'in en büyük içme suyu kaynağı Tahtalı Barajı'nda doluluk oranı ,56'ya düştü. Uzmanlar, barajın Eylül'de tamamen kuruyabileceği uyarısında bulunuyor.
İzmir’in içme suyu ihtiyacının büyük bölümünü karşılayan Tahtalı Barajı'nda su seviyesi tehlikeli biçimde geriliyor. Haziran ortası itibarıyla doluluk oranı %13,56 olarak ölçüldü. Geçtiğimiz yıl aynı dönemde 100 milyon metreküp olan toplam su hacmi, bu yıl 58,5 milyon metreküpe düştü. Kullanılabilir su miktarı ise 80,5 milyon metreküpten 40 milyon metreküpe geriledi.
KURAKLIK VE AŞIRI TÜKETİM TEHDİT OLUŞTURUYOR
Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) üyesi Prof. Dr. Doğan Yaşar, yağışların yeterli olmasına rağmen aşırı tüketim ve artan nüfus nedeniyle su kaynaklarının tükenme noktasına geldiğini söyledi. “Yağmur yağıyor ama yetmiyor. Çünkü tüketim bilinçsiz şekilde artıyor” diyen Yaşar, Eylül ayında baraj seviyesinin %2’nin altına düşebileceği uyarısında bulundu.
BİREYSEL SU TÜKETİMİNE DİKKAT EDİLMELİ
Prof. Dr. Yaşar, yaz aylarında kişi başı su kullanımının 200 litreyi bulduğunu belirtti. Balkon yıkamak, araç temizlemek gibi israf kalemlerinin arttığına dikkat çekerek, Çiğli Arıtma Tesisi’nden boşaltılan 600 bin metreküplük gri suyun tarımda değerlendirilmesi gerektiğini söyledi.
TARIMSAL SULAMA BİLİMSEL YÖNTEMLERLE PLANLANMALI
Yanlış sulama politikalarının da büyük kayıplara yol açtığını vurgulayan Yaşar, tarımsal ürün deseninin su kaynaklarına göre belirlenmesi gerektiğini ifade etti. “Belediyeler artık hidrojeolog istihdam etmeli ve bilimsel planlamaya geçilmeli” dedi.
SADECE TAHTALI DEĞİL, GÖRDES DE TEHLİKEDE
İzmir’e su sağlayan bir diğer önemli kaynak olan Gördes Barajı’nda da kritik seviyelere yaklaşıldığını belirten Yaşar, yer altı su kaynaklarının da kontrolsüz şekilde çekildiğini söyledi.
SU TASARRUFU ARTIK BİR ZORUNLULUK
Uzmanlar, yaz aylarının daha da kurak geçeceği uyarısında bulunarak, vatandaşları ve kurumları su tasarrufuna davet etti. Geri dönüşümlü su kullanımı ve modern sulama sistemleri artık sadece tercih değil, hayati bir zorunluluk olarak değerlendiriliyor.