Asiye Öner

Bir yaprağın arasına neler sığar, bir bilseniz…

Asiye Öner

Mutfağın ortasında oturmuş, önümde asma yaprakları, yanımda bir kase iç harcı. Sarma sarmaya başladım ama elim değil, önce zihnim ısındı işe. Çünkü sarma dediğiniz şey sadece bir yemek değildir; bir kültürdür, sabırdır, hatta meditasyondur.

Ne çok şey anlatır şu küçücük yaprak… Tokat’tan gelen damarsız, incecik yaprakları önce kaynar suda yumuşattım. Tuzluysa biraz daha beklettim. Yaprağı damarı bana bakacak şekilde serdim, ucuna bir kaşık iç koydum. Pirinç, soğan, kuş üzümü, tarçın, fıstık… Hepsi öyle güzel kokuyor ki. Sarmaya başladım; önce kenarlarını katladım, sonra dikkatle ileri doğru sardım. Her biri aynı boyda, aynı sıkılıkta olmalı. Ne çok şey ister insandan bir sarma: dikkat, özen, ölçü.

Eskiden annem, “Çabuk sarma, gevşek olur,” derdi. Ama “Çok sıkı da yapma, patlar,” diye de uyarırdı. Hayat gibi aslında: Ne çok sıkmak lazım insanı, ne çok bırakmak. Kıvamı yakalarsan, sonunda tadı da yerini bulur.

Tencerenin dibine birkaç yaprak serdim, sarmaları kat kat dizdim. Aralarına limon dilimleri, üzerine biraz zeytinyağı, biraz sıcak su… En üstüne de bir tabak kapattım, açılmasınlar diye. Sonra kısık ateşe aldım. Yavaş yavaş pişerken, mutfağı sarma kokusu değil, çocukluğumun anıları sardı.

Bu yemeğin en güzel tarafı, ertesi gün daha da lezzetli olmasıdır. Belki de içindeki sabrın ve emekli bekleyişin karşılığıdır bu. Soğuyunca zeytinyağı donar biraz, pirinç tam kararında olur, limonla buluşunca iç serinletir.

Sarma dediğiniz şey sofraya bir tabak olarak gelir ama masaya çok daha fazlasını koyar. Paylaşmayı, yavaşlamayı, bir işin hakkını vermeyi öğretir. Hele ki elinizle sardıysanız, her birinin içinde parmak iziniz değil, kalbiniz vardır.

Bugün bir yaprak sarın kendinize. İçine sadece pirinç değil, huzur da koyun. Göreceksiniz, damağınıza olduğu kadar ruhunuza da iyi gelecek.

Yazarın Diğer Yazıları