Asiye Öner

Tadına doyulmaz sır!

Asiye Öner

Sütlacın bu kadar basit görünüp de bu kadar karmaşık bir tatlı olabileceğini hep şaşkınlıkla karşılamışımdır. Süt, pirinç, şeker… Üç temel malzeme. Ama işte, mesele sadece malzeme değil. Sütlaç, sabrın ve inceliğin tatlıya dönüştüğü eski bir gelenektir. Çocukken mutfaktan yükselen süt kokusu bana her zaman huzuru hatırlatırdı. Annem, sütlacı yaparken ocağın başında dakikalarca hiç kıpırdamadan durur, tahta kaşığı tencerenin dibine bastıra bastıra karıştırırdı. “Altı tutarsa her şey boşa gider” derdi. O zamanlar anlamazdım, şimdi anlıyorum; sadece sütlaç değil, bazı şeyler de sabırsızlığa gelmiyor hayatta.

Bugün her tarif birkaç dakikada ekranımıza düşüyor, her şey hızla yapılmak isteniyor. Ama sütlaç hâlâ zaman istiyor. Pirinç, sabırla haşlanmalı. Süt, azar azar verilmeli. Şeker, tam zamanında eklenmeli. Tüm bu aşamalar bir ritüel gibi, öylece geçilirse sonuç eksik oluyor. En çok da o kıvam meselesi önemli. Ne çorba gibi akacak, ne kaşıkta kalıp gibi duracak. Hafifçe sarkmalı kaşıktan, ama içince de damakta iz bırakmalı.

Benim için iyi bir sütlaç, hafızada da bir iz bırakmalı. Mesela babaanneminkinde tarçın olmazdı. Sade olurdu. Ama gözleri hep tencerede, ocağın başında olurdu. Bir defasında ona neden tarçın koymadığını sormuştum. Gülüp “Benim çocukluğumda tarçın lükstü” demişti. Şimdi o sade sütlaç, bana en zengin tatlı gibi geliyor. Çünkü içinden koca bir ömür geçiyor.

Sütlacın içine bazen bir çay kaşığı nişasta eklersiniz. Kıvamı daha tutarlı olur. Ama fazla kaçarsa dokusu bozulur. Tıpkı bazı ilişkiler gibi; ayarında olmalı. Ne fazla yoğun, ne fazla seyrek. Sütlacın şekeri de sonlara doğru eklenmeli. Erken girerse kıvamı etkiler, geç kalırsa içe işlemez. Hayat gibi… Zamanında gelen her şey, tam yerini bulur.

Ve eğer fırınlanacaksa sütlaç, işin rengi değişir. Üstü hafif yanmış, kahverengi kabuk tutmuş o hali bir başka olur. Bazısı “sade” sever, bazısı “yanık üst” arar. Herkesin damak zevki farklıdır ama sütlaç hep ortak bir paydadır; geçmişle bugünün buluştuğu yer. İster ocakta pişirin, ister fırına verin… Yeter ki içine biraz sabır, biraz da sevgi katın. Çünkü her güzel şey gibi, sütlaç da yavaş olmayı sever.

Belki de bu yüzden hala en çok o eski tencere sütlaçlarını özlüyoruz. Tarifi kolay ama ruhu emek isteyen tatlılardan çünkü. Ve biz farkında olmadan, her kaşıkta biraz kendimizi, biraz geçmişimizi yiyoruz aslında.

Yazarın Diğer Yazıları