Müziğin ellerimden tuttuğu bir andan sesleniyorum sizlere. Hani bir şarkı duyarız ve takvim yaprakları dönüverir ya çark misali beynimizde, işte öyle bir andan sesleniyorum. Ne zaman duymuştum ilk kez bu şarkıyı? Hangi duygu hücum etmişti yüreğime… Şimdi düşününce hatırlaması zor olan her şey bir yağmur gibi dökülüveriyor saklanan bulutların arasından. Sadece birkaç nota bir iki kelime yetiyor… Kaç kez üst üste dinledim sahi.. Kaç kez üst üste yara aldım aynı yerden..
Küçüğüm, daha çok küçüğüm
Bu yüzden bütün hatalarım
Öğünmem bu yüzden
Bu yüzden kendimi
Özel, önemli zannetmem
Ben şimdi gençliğime uzanıyorum 17, 18 yaşıma, attığım adımları sorgulamadığım yıllara… Bir sonraki yaşıma hesap vermeden savurduğum günlere, haftalara, aylara…
Ne kadar az yol almışım
Ne kadar az, yolun başındaymışım meğer
Elimde yalandan kocaman, rengârenk
Geçici, oyuncak zaferler
Sezen Aksu bu şarkıyı yazarken beni tanımadığını iddia edemezdi ... Kalbim dile
gelseydi dilimle aynı yerden mi konuşurdu yoksa bir elek miydi dudaklarım..
Küçüğüm, daha çok küçüğüm
Bu yüzden sonsuz endişem
Savunmam bu yüzden
Bu yüzden bir küçük iz bırakmak için didinmem..
Hepimiz aynı yollardan mı geçtik yoksa hepimizin miydi bu hatalar, endişeler,
kaygılar… Başa dönsek aynı olur muydu yaşananlar ?
Küçüğüm, daha çok küçüğüm…
Hatalarımız farklı olsa da bizi büyüten, bugünkü biz olmamızı sağlayan; atığımız her adımı, her kararı, her yenilgiyi, her zaferi içinde barındıran geçmişimize; geride bıraktığımız yaşlarımıza ve içimizdeki küçüğe özlemle.. Beni ben yapan her yıla minnet doluyum. Selam olsun ömrümün mavi yıllarına.