Hayat akıp giderken, şikâyet ettiğiniz her ne varsa…
Şimdi kısa bir mola.
Size, Mayıs’ın herkese çiçek dalları sunduğu bu günlerde beni nasıl toprağa küstürdüğünü anlatayım.
Derler ya, bazı acılar insanı güçlendirir, değiştirir…
Peki, bunu kim istedi?
....................................................................
Bir çocuğa ölümü anlatmak mı daha zor, yoksa bir çocuğun öleceğini bilmesi mi?
Gariptir ki, ikisi de aynı yoldan geçer.
Yüreğe inen ince sızı, boğazın dar geçitlerinden geçerken
bir damla suda boğulabilir insan.
“Ölmeden önce geçer” dedikleri o film şeridi defalarca geçer gözlerden.
Yaşarken hapseder göz kapaklarını toprağa.
Mesela siz hiç, bir noktaya saatlerce baktığınızı hatırlar mısınız?
Görüntünün bulanıklaşıp siyaha dönüştüğünü, sonra eski fotoğraf makineleri gibi başa dönen kareler...
Bir sona yaklaşmanın verdiği hüznü kaç kere yaşadınız?
Bir daha asla başa dönemeyecek olmak mı daha zor, yoksa dokunduğunuz tenin sıcaklığını bir kez daha hissedemeyecek olmak mı?
Deseler ki:
“O sadece bilmediğin bir ülkede…
Sesi yok, canı yok, senden çok uzak…”
Kabullenmek daha mı kolay olurdu?
Birini kaybettiğimizde duyduğumuz eksiklik…
Bencillik değil midir aslında?
Seni tamamlayan bir varlığın senden kopması…
Bir zincirin halkası gibi,
birer birer kaybettiğin her parça,
her acı, her hüzün…
Seni sen olmaktan çıkaran her kayıp, hırçınlaştıran her şey…
İşte her şey biraz da bencillikten.
Kayıplarıyla kendi merkezine sahip çıkabilmeli insan.
Kayıplarıyla güçlü olmayı öğrenebilmeli.
......................................................
Bir daha eskisi gibi olamamak,
Bir daha dünyaya aynı gözle bakamamak…
Büyüklerimizin dediği gibi,
Zaman ne çabuk geçiyor.
Ama bazı acılar baki.
2010 yılında, 10 yaşında,
Dalgalı saçları ve kapkara gözleriyle dünyaya boncuk boncuk bakan bir çocuğun
tek bir cümlesini paylaşacağım sizinle:
“Hale abla, ne zaman acılarım dinecek?”
Benim kuzumun acıları dindi. Benim acımsa hala aynı dipsiz kuyu. Acıysa beni güçlü kılan, beni değiştiren , sözcükleri gözyaşı gibi döken sen benim kalemimsin... Nereye uzanırsa uzansın acım bir bakıyorum merkezinde yokluğuna dökülüyor yüzümden yağmurlar.
Bu yazıyı yazarken çok düşündüm…
Ama sana teşekkür etmezsem yarım kalacaktım.
İyi ki dünyamızdan geçtin, Mustafa.
Bu dünyada bir çocuğun ölümünden daha acı ne olabilir?
Ve bu dünyada bir çocuğun gülüşünden daha güzel ne olabilir?
Şikâyet ettiğin dertler kadar gülüş ol. Çünkü bazen bir çocuğun gülümsemesi, tüm karanlığa ışık olabilir.