Türkiye, Cumhuriyetin ilanından bu yana tarihinin en hareketli, en kritik, en can alıcı günlerini yaşıyor…
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin geçtiğimiz aylarda Meclis Grubu’nda yaptığı çağrı karşılık buldu ve …
Gidildi, gelindi…
Öcalan çağrı yaptı…
PKK kongreyi topladı…
Açıklama bugün – yarın derken, beklenen çocuk doğdu ve…
Dört buçuk sayfadan ibaret o meşhur kongrenin sonucu Türk ve dünya kamuoyu ile paylaşıldı…
Şapka düştü kel göründü…
“Kem, küm” etmeye hiç gerek yok…
Terörsüz Türkiye’nin yol haritası’nın mihenk taşları PKK tarafından Milletimizin önüne konuldu…
Ne denildi, derseniz?
Elle tutulur, gözle görülür iki çıban başı var…
Birincisi;
1924 Anayasası’ndaki vatandaşlık tanımı ki;
“Madde 88:
Türkiye ahalisine din ve ırk farkı olmaksızın vatandaşlık itibariyle TÜRK denir.” Maddesi…
İkincisi de…
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde kazanılan ve “Türkiye’nin Tapusu” anlamına gelen Lozan Antlaşması’na yapılan vurgu…
Şimdilik bunlar açıklandı o heyecanla beklenen, daha doğrusu birilerinin beklediği kongrenin sonucunda…
Şehitlerden, gazilerden, analardan, babalardan…
Kısacası; yanan yüreklerden…
Dem vuran yok…
Sadece DEM’de, DEM…
Terörsüz Türkiye deniliyor, yukarıda sözünü ettiğim 1924 Anayasası ve Lozan gündeme getiriliyor…
Bakın sevgili dostlar;
4 Ekim 2018 tarihinde Batman’da PKK’lı teröristlerce zırhlı askeri aracın geçişi sırasında tuzaklanan el yapımı patlayıcının infilak etmesi sonucu şehit olan Uzman Çavuş Süleyman Aydın, Türkiye’nin PKK belasına verdiği ilk şehittir…
O günü çok iyi hatırlayanlardanım…
Aylarca yanyana gelen her iki kişinin konuştuğu tek konu buydu…
“Teröristler askerimizi şehit etti”
Şüphesiz ki kara toprağa giren sadece bu fidan’lar değil, onlarla birlikte ana ve babaları da bu fani dünyadan kopup gidenlerdi…
Bugün bu rakam kimilerine göre 15 bin, kimilerine göre 45 bin…
Kimsenin şüphesi olmasın ki; Terörsüz Türkiye, beşikten mezara kadar can taşıyan herkesin istediği tek şeydir…
Bu ülke insanlarının huzur ve refahı için olmazsa olmazlarının başında terörün bitmesi, adının bir daha anılmaması gelmektedir…
Bunun için de Terörsüz Türkiye’yi yürekten istemek, gereğini de ona göre şekillendirmek gerekir…
1924 Anayasası’nı, Lozan Antlaşması’nı bu konunun içine dahil etmek abesle iştigaldir…
Sözümün özü;
PKK önce ne istediğine karar vermelidir…
Terörsüz Türkiye mi, yoksa geçmişle hesaplaşıp, geleceğe yön vermek mi?