Dünya bir oyun sahnesi, bizler de birer oyuncuyuz, demişti Shakespeare. Uzun zamandır
hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığını, görünenleri görenin algı ve bilgisinin etkilediğinin
farkındayız. Fakat yanıtlanması gereken asıl soru şu: Bu oyunda insana düşen görev nedir?
Felsefenin de ilk sorularındandır biliyorsunuz bu: İnsan neden burada? Yeryüzünde inanan
insanın görevi zalimin mazluma zulmünün önüne geçmek, ona uzanan eli tutmaktır. Bir gün
şiddetin yanında bir gün karşısında olamazsınız, gerçek birdir… Bu sahneye çıktıysanız iki
seçeneğiniz var: Ya zalimden yana ya mazlumdan yana olacaksınız. Unutmayın hiçbir şey
yapmamak, seyirci kalmak da zalimden yana olmaktır aslında.
Haziran ortasında malum bayram ama böyle bir zamanda neşe duyamıyor insan. Filistin de
olanlar, tarihin oyunlarının yeniden sahnelenmesi sadece. İnsan olarak gereken dersleri
almadıkça oyun bitmeyecek.
Din, dil, ırk ayrımı yoktur. İyi ve kötü insanlar vardır, aydınlık ve karanlık gibi. Işığın tarafına
koşmadıkça karanlıktan çıkamayacağız. Dilerim bu bayram daha çok insan uyanmayı seçer.
Son olarak Yarın yaparım deme, bugün de dünün yarınıydı, ne yapabildin? diyen
Mevlana’nın sözünü aklımızda tutalım. Elimizde olan tek şey, bugünümüz ne de olsa.
Anne kız olmak, bir takım olmak gibi… Bazen el ele büyümek, bazen arkadan takip etmek,
bazen de önden gidip cesurca yol açmak demek. Sırtını güvenle dayamak, başını omzuna
koyup çekinmeden ağlamak, saatlerce gülmek, en olmadık hayalleri anlatmak ve en güzeli
hep anlaşılmak, kucaklanmak… İyi ki varsın, diyeceğimiz ilk kişi annemiz. Bu hafta hepimiz
bunu bir kez daha hatırladık.
Ekolojist Mark Bertness’in, Uygarlığın Kısa Bir Doğa Tarihi adlı kitabı, Ayrıntı
Yayınları’ndan çıktı! Bertness, geçtiğimiz yarım yüzyılda bilimcilerin ve akademisyenlerin
doğal dünya, evrim ve insanlar hakkında öğrendiklerini aktarmak amacıyla kaleme aldığı
çalışmasıyla, insanların dünyadaki diğer organizmalara ve karmaşık sistemlere ne kadar
bağımlı ve ilişkili olduğunu ortaya koymayı ve evrimin sadece bir rekabet olduğu yolundaki
düşünceyi değiştirmeyi hedefliyor. Uygarlığın Kısa Bir Doğa Tarihi’nde Mark Bertness,
insanların ve diğer canlıların yalnızca birbirlerini yok ederek ve birbirileriyle mücadele
ederek değil, aynı zamanda türler arası dayanışma ve uyumla sayesinde de günümüze
ulaşabildiğini anlatıyor. Bilimsel araştırmaları gündelik dile çevirerek kaleme aldığı kitabında
Bertness, verileri örneklerle destekleyerek kolay anlaşılır bir okuma sunuyor.
Mark Bertness’in, Ayrıntı Yayınları’nın İnceleme Dizisi kapsamında yayımlanan Uygarlığın
Kısa Bir Doğa Tarihi adlı çalışmasını İngilizceden dilimize Süha Sertabiboğlu çevirdi. Kim
olduğumuza, nereden geldiğimize, nereye gittiğimize dair yeni ve cesur bir anlayış sunan
ekolojist Mark Bertness, insanlığın ve uygarlığın yeryüzündeki başka diğer yaşamları da
yaratan öz örgütlenme, evrimsel adaptasyon ve doğal seçilimin ürünü olduğunu savunur.
Yazar Uygarlığın Kısa Bir Doğa Tarihi’nde iki milyar yıl önceden günümüze kadarki
evrimsel süreci takip ederek, rekabet ve işbirliğinin karşıt güçlerinin günümüz insanlarına,
hayvanlara ve bitkilere nasıl yön verdiğinin hikâyesini anlatır. Dünya üzerindeki insan
etkisinin hiç olmadığı kadar arttığı günümüz koşullarında dünyaya ve birlikte yaşadığımız
tüm canlılara ne kadar bağlı olduğumuzun anlatılması özellikle önemlidir. Çünkü bu anlatı
hem bencillik ve rekabet söylemini aşar hem de geleceğe dair yeni kavrayışlar edinmemizi
sağlar.
Yorumlar kapalı.