Psikolog Hazal Sansür

Travma genlerle aktarılır mı?

service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Merhabalar! Travmalar hayatımızda önemli bir yer kaplar. Travma genel anlamda savaş, göç, doğal afet, soykırım, taciz veya kaza gibi olaylara verilmiş duygusal bir tepkidir. Ancak bu durumlar dışında da, kişide derin izler bırakan ve baş etmesinde zorlandığı her olay travmadır. Travmanın yaşanmasının ardından kişi duygusal bir çöküntü içerisine düşer. Düştüğü duygusal fırtına sırasında kişide gözlemlenen anksiyete, depresyon, uyku bozuklukları, stres, bedensel rahatsızlıklar, bağımlılıklara yatkın olma ve dış dünyadan ilgisini yitirme travmanın bazı belirtilerindendir. Bu durumda travmanın en yıkıcı özelliğidir.

Psikolojik travma çalışmaları ilk olarak 1960 yıllarında Yahudi soykırımı sonrasında çocuklar üzerinde yapıldı. Çocuklar üzerindeki ana etken ebeveynlerinin soykırımdan etkilenip etkilenmemesi olarak ele alındı. Soykırım sonrasında, soykırımı gören çocuklarda tehlike anında stres olmaya daha yatkınlık, hormonal olarak kortizol ve glukokordikoid hormon seviyelerinin daha yüksek olduğu gözlemlendi. Soykırımı gören ve görmeyen çocuklar karşılaştırıldığında da genetik dizilimler arası benzerlikler gözlemlendi. Özetle; bireyler kendinden sonraki kuşaklara bu travmayı aktarabilmekteydi. Bu durumun en büyük göstergesi, çocuk travma sahibi ebeveyni gözlemleme şansına sahip olmamasına rağmen travmanın getirdiği psikolojik çıktılara daha yatkın olabilmektedir. Travma semptomları için illa ki bireyin travmayı yaşamış olması gerekmediği için semptomlar diğer kuşaklarda da görülmektedir. Araştırmalar son zamanlarda aynı travmanın geçebildiği gibi kişinin stres ile başa çıkma stratejilerinin de aktarılabildiğini göstermiştir. Örneğin, ailesinin zor koşullarla başarılı bir şekilde başa çıktığını gören çocukların ileride stresi ve buna bağlı duygu durumları deneyimleme kapasitelerinin de yüksek olduğu görülür.

Travmanın genetik aktarımı üzerine yapılan çalışmalardan bir tanesi de uzun süredir kıtlık sorunu çeken bireylerin çocuklarının kıtlıkla karşı karşıya kalmasalar dahi vücutlarının herhangi bir kıtlık durumu için kalori tutmaya ve kilo almaya meyilli olma gibi tedbirler aldığı gözlemlenmiştir.

Bir diğer araştırma ise; Atlanta’daki Emory Üniversitesi’nde yapıldı. Bir grup bilim insanı erkek fareleri kiraz çiçeği kokusuyla küçük elektrik şoku etkisini eşleştirerek eğittiler. Zaman içinde bu fareler ne zaman kiraz çiçeği kokusu alsa elektrik şoku almış gibi titrer oldular. Bu farelerden doğan yavrular ise, daha önce hiç kiraz çiçeği koklamadıkları halde bir süre sonra bu kokuyu aldıklarında korkuyla tepki verdiler. Bu durumda bu eğitimi almış farelerin spermindeki genlere bu çevre etkisinin eklemlendiği ve yavruların daha duyarlı olmasını sağladığı anlaşılıyor.

Travma genlerle aktarılır mı?

Yorumlar kapalı.