Gıda ve su krizleri ile orman yangınlarının ele alındığı programda Başkan Tugay, herkesin dahil olduğu, çözüm odaklı siyaset anlayışının önemine dikkat çekti.
“Klasik siyaset dönemi sona erdi”

Söyleşinin açılışında konuşan Başkan Tugay, teknoloji ve yapay zekanın öne çıktığı yeni bir çağa girildiğini belirterek, “Yaptığımız hasarı tamir etmek, hatalar zincirini durdurmak için bunu yapmalıyız. Siyasetçiler arasında yaptığımız konuşmalarda ben sıkça bildiğimiz klasik siyaseti yapma döneminin bittiğini söylüyorum. Artık yepyeni bir siyasetten bahsetmemiz lazım. Dünya üzerinde yaşayan tüm canlıları yani herkesi hak sahibi görmeniz gerekiyor. Sadece bazı insanların refahının gözetildiği bir anlayışın terkedilmesi gerekiyor” dedi.
Başkan Tugay, sözlerini şu şekilde sürdürdü:
“Kimseyi geride bırakmayan, dışlamayan, temel insani ihtiyaçlarını karşılayan, çözüm üreten siyaset yapmamız lazım. Artık din, mezhep, milliyetçilik ya da sağ sol gibi bildiğimiz anlamda siyasi değerler değil, herkesi kapsayan bir şeyden bahsetmemiz gerekiyor.”
Herkesi kapsayan çözümler üretmek şart

Değişmeyen kafaların artık değişmesi gerektiğini ifade eden Tugay, “İnsanlara, canlılara değer veren, dünyanın dengesini, ekosistemini bozmamayı amaçlayan yeni dünya düzenini konuşmalıyız. Orada devlete, kamuya dünyayı yok etme imtiyazı verilmemeli. Kamu ve devlet yapısının, sadece belli siyasi angajmanları olan, toplumu bölerek belli kesimini gözeten, aşırı ağır, hantal, bürokratik, kötü kararları kolayca alan, hesap vermekten uzak yapısının da değişmesi gerekiyor. Bunların hepsi insanların sebep olduğu şeyler olduğu için tam olarak antroposen çağının ürününden bahsediyoruz. Bugünkü dünya antroposen çağının ürünüdür, dünyanın doğal yapısının oluşturduğu sonuçlar değil. Bunu değiştirmenin yolu insanların kurduğu sistemin değişmesidir. O sistemi değiştirecek olan da düşünen beyinlerdir” diye konuştu.
İzmir’in yangın riski ciddi boyutta

Başkan Tugay, küresel hatalar sonucu dünyanın karşı karşıya kaldığı krizlere de değinerek, “Su, gıda, enerji krizi, toprağın kirlenmesi, sağlık sorunları gibi farklı dozlarda yaşadığımız sorunların çok yakın yıllarda daha hızlandırılmış versiyonlarını yaşayacağımız ortada. İzmir'in yüzölçümünün yüzde 83'ü iklim koşulları nedeniyle yangın riski altında. Bu bir gerçek. Biz yangını erken söndürme sistemleri kurmak dışında bir şey değiştiremiyoruz” ifadelerini kullandı.
Katılımcı ve inovatif yönetim hedefi

İzmir’in su ve iklim krizine yönelik çalışmalarına dikkat çeken Tugay, “Herkesin düşüncesinin, inancının, gücünün katıldığı eylemler başarılı olacaktır. Bu eylemlerin ne olacağına biz karar verelim demiyoruz, hep beraber karar verelim diyoruz. Daha katılımcı, inovatif yönetim biçimi için yoğun çaba gösteriyoruz. Ben şehrimize çok inanıyorum. Öncü olmak, en duyarlı, çalışkan şehir olmak zorundayız diye düşünüyorum” dedi.
Söyleşi organizatöründen açıklama
Yenigün Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hakan Dirik, söyleşilerin hayal ettikleri bir organizasyon olduğunu belirterek, “Kamu yararına habercilik yapıyoruz. Kentin sorunlarına mutlaka haberlerimizle dikkat çekiyoruz. Bu söyleşiler de bu amacımıza hizmet edecek” ifadelerini kullandı.
Oturumlar ve sunumlar
İlk oturumda Prof. Dr. Çiler Çilingiroğlu, Antroposen ve İzmir: Bizi (Daha) Ne Bekliyor? konulu sunumunu gerçekleştirdi. Dr. Fatih Özden, antroposen çağında agroekolojiye dair sunum yaparken, İbrahim Uğur Toprak ise gıda adaletine değindi.
İkinci oturumda ise Dr. Baran Bozoğlu “İklim değişikliğine uyumlu dirençli kentler”, İZSU Genel Müdürü Gürkan Erdoğan “İzmir'de su krizi ve yönetimi”, Orman Mühendisi Ayhan Bayrak ise “İzmir'de orman yangınları ve önleyici çalışmalar” başlıklarında bilgi verdi.
Antroposen Çağı nedir?
Bilim insanları Paul Crutzen ve Eugene F. Stoermer, insan etkisinin belirleyici olduğu yeni bir jeolojik çağın başladığını öne sürdü. Sanayi Devrimi’nden günümüze kadar süren süreç, Antroposen Çağı olarak adlandırıldı. Bu çağın başlangıcı, “Büyük Hızlanma” dönemine, yani 1950’lere dayandırılıyor. Plastik, beton ve alüminyumun her yerde yaygınlaştığı bu dönem, insan nüfusu ve tüketim alışkanlıklarının hızla arttığı bir dönemi temsil ediyor.




