Ege’nin berrak sularında sessiz sedasız duran bir ada düşünün… Renkli sokakları, taş evleri, dillere destan balıkçı sofralarıyla bilinse de kimsenin kolay kolay bilmediği hikâyelerle çevrili bir yer: Cunda Adası. Aslında resmi ismiyle Alibey Adası, ama birçokları hâlâ eski adını kullanıyor. Peki, bu adanın perde arkasında neler saklı?
Cunda Adası’nın ismi sadece güzel bir kelimeden ibaret değil. Kimi kaynaklarda “Yunt” kelimesinden geldiği söyleniyor, yani yaban atı. Antik çağda ise Pordoselene, Batlamyus haritalarında yerini çoktan almış. Modern Rumca’da ise Moschonisi, yani “Misk Adası”… Düşünün, bir ada hem doğanın kokusunu hem antik dünyanın izlerini taşıyor.
Ama en dikkat çekeni, Kurtuluş Savaşı sonrası adını alan Alibey hikâyesi… Kuva-yi Milliye’nin kahramanlarından Ali Çetinkaya’nın onuruna verilen bu isim, savaşın izlerini hâlâ sokaklarında yaşatıyor.
Birçok kişi İstanbul’daki köprüleri konuşsa da Türkiye’nin ilk boğaz köprüsünün 1964’te Cunda’da inşa edildiğini kaç kişi biliyor? Dolap Boğazı Köprüsü, adayı Ayvalık ile birleştiren ilk köprü. Üstelik sadece deniz manzarası değil, tarihî bir bağlantı kuruyor insanla geçmiş arasında.
Sadece turist akınına uğrayan bir sahil kasabası mı? Hiç de değil! 1996’dan bu yana dünyanın dört bir yanından gelen akademisyenlerin gözdesi. Harvard Üniversitesi ile Koç Üniversitesi’nin ortak Osmanlıca Yaz Okulu burada kurulmuş durumda. Sokaklarında yürürken sokak dilinin Türkçe olduğunu fark edersiniz ama kütüphanelerinde farklı dillerden araştırma sesleri yankılanır.
Adanın lezzet mirasını zeytin ve zeytinyağı oluşturuyor. Ama burada sadece damağa değil, göze ve ruha da hitap eden bir manzara var. Sahil boyu sıralanan kafeler, günlük tekne turları, balıkçılar… Arka sokaklarında ise restore edilmeyi bekleyen kiliseler, manastırlar. Son yıllarda sadece Aşıklar Tepesi yenilendi ama Ayışığı Manastırı’ndan Kızlar Manastırı’na kadar onlarca saklı güzellik hâlâ ziyaretçisini bekliyor.
Cunda’ya gidenler yalnızca denize değil, bir zaman kapsülünün içine giriyor. Mübadele sonrası Girit’ten ve Midilli’den gelenlerin kültürü, Rumlardan kalan taş yapılar, Osmanlı’nın izleri… Üstelik bu kadar tarihi mirasa rağmen yazın nüfusu 20 bine ulaşsa da kışın sadece birkaç bin kişi burada kalıyor. Yani kış aylarında Ege’nin belki de en sessiz köşelerinden biri.
Ayvalık sahilinde yürürken gözleriniz denize dalarsa karşınızda sessizce yükselen bir siluet göreceksiniz. Denizi adeta mühürleyen bir güzellik… Deniz manzarasına doyarken, sadece birkaç kilometre ötede Midilli Adası’na yapılan günübirlik turlar, size adeta iki kültür arasında gidip gelme fırsatı sunuyor.
Tarihi sokaklarda kaybolmak, eşsiz gün batımlarını izlemek ve Ege mutfağının en taze lezzetlerini tatmak için yeni rotanız belli: Cunda. Ama dikkat! Gittiğinizde sadece güzel manzaralara değil, yüzyılların izlerine de tanık olacağınızı unutmayın.
Kendine özgü ritmi olan bu ada, sakladığı sırlarıyla sizi bekliyor!