Teknoloji ve ekonomide dünya liderlerinden biri olan Güney Kore, bu başarısının gölgesinde derin bir demografik krizle karşı karşıya. Son yıllarda doğum oranlarında yaşanan dramatik düşüş, ülkenin geleceğini tehdit eder boyuta ulaştı. Kadın başına düşen doğum sayısı 0.72’ye kadar gerileyerek, dünya genelinde en düşük seviyelerden biri oldu.
KADINLAR NEDEN ÇOCUK SAHİBİ OLMUYOR?
Güney Kore’de kadınların çocuk yapma oranındaki düşüşün arkasında çok katmanlı nedenler bulunuyor. Başlıca sebepler şöyle sıralanıyor:
Kariyer ve eğitim baskısı: Kadınlar yoğun eğitim ve iş hayatı arasında çocuk sahibi olmayı erteliyor.
Yüksek yaşam maliyeti: Özellikle konut, sağlık ve çocuk bakımı gibi alanlardaki maliyet artışı ebeveyn olmayı zorlaştırıyor.
Uzun çalışma saatleri: Güney Kore, OECD ülkeleri arasında en uzun mesai saatlerine sahip ülkelerden biri.
Sosyal destek eksikliği: Devletin çocuk bakım hizmetleri ve ebeveynlere yönelik teşvik politikaları yetersiz kalıyor.
Tüm bu etkenler, genç kuşakların evlilik ve çocuk kararlarını geciktirmesine hatta tamamen vazgeçmesine neden oluyor.
NÜFUS AZALIYOR, TEHDİT BÜYÜYOR
Bu düşüş sadece bireysel tercihlerle sınırlı kalmıyor, aynı zamanda ülke ekonomisine yönelik ciddi tehditler barındırıyor. Uzmanlara göre:
İş gücü daralıyor: Genç nüfus azalınca üretim potansiyeli de düşüyor.
Yaşlanan toplum: Emeklilik yaşı üstü nüfus artarken, çalışan nüfus hızla azalıyor.
Sosyal güvenlik baskısı: Emeklilik ve sağlık sistemleri üzerinde ciddi yük oluşuyor.
TEKNOLOJİ YETMEZ, SOSYAL POLİTİKA ŞART
Güney Kore örneği, yalnızca ekonomik kalkınma ve teknolojik gelişmenin toplumsal sorunları çözmeye yetmeyeceğini gösteriyor. Uzmanlar, doğum oranlarını yükseltmek için kapsamlı sosyal politikaların hayata geçirilmesi gerektiğini belirtiyor. Kadınların hem iş hayatında hem de aile yaşamında desteklenmesi, yeni nesil aile politikalarının geliştirilmesi ve çocuk bakım hizmetlerinin güçlendirilmesi şart.
