Tarhan, umut duygusunun yüksek olmasının beyinde serotonin, dopamin gibi mutluluk hormonlarını harekete geçirdiğini ve kişinin enerjisini artırdığını vurguladı. Prof. Dr. Tarhan, “Beynimiz, umutlu olduğumuzda bize yardım eder. Krizlere ve depresyona çözüm bulur. Biyolojik olarak umutlu olmaya kodlanmışız. Umut duygusu, insan için bilişsel ve zihinsel bir beceridir.” dedi.
ÜMİTSİZLİK İNSAN DOĞASINA AYKIRI
Ümitsizlik ve karamsarlığın insan doğasına aykırı olduğunu kaydeden Prof. Dr. Tarhan, en zor durumda bile içinde bir umut ışığı taşıyan kişinin motivasyon ve enerjisini artırabildiğini belirtti: “Böylece motivasyonu ve enerjisi artıyor. En önemlisi de beyin ona yardım ediyor.”
UMUT SADECE DUYGU DEĞİL, YAŞAM ENERJİSİ
Prof. Dr. Tarhan, umudun yalnızca bir duygu olmadığını, tüm canlıların genlerine kodlanmış bir “yaşam enerjisi” olduğunu ifade etti. “İnsanın doğuştan umutlu olmaya programlandığını ancak öğrendiği yanlış düşünce kalıpları ve ‘kendini gerçekleştiren kehanetler’ ile umutsuzluğa sürüklendiğini” dile getirdi. Tarhan, insanın geleceği ve belirsizliği fark etmesi nedeniyle umutsuzluğa düşebildiğini, ancak bunun sonradan öğrenilen bir durum olduğunu kaydetti.
UMUT BİLİNÇLİ BİR ZİHİNSEL BECERİDİR
Umut duygusunun bir duygu olmanın ötesinde bilinçli ve öğrenilmiş bir zihinsel beceri olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Tarhan, şunları söyledi: “Umut bir duygudan öte bilinçli bir şeydir, zihinsel bir öğrenme sonucunda ortaya çıkar. Yani insan umutla umutsuzluk arasında ilerleyen bir varlıktır. Beynimiz küserse umutsuz oluruz. ‘Ben başaramam, her şey boş, hayat anlamsız’ gibi düşünceler beyni savunmaya geçirir ve kişiyi yalnızlığa, depresyona iter.”
PSİKOLOJİK SAĞLAMLIĞIN TEMEL KAYNAĞI
Psikolojik sağlamlığın en önemli kaynaklarından birinin her koşulda ümidi yüksek tutabilme becerisi olduğunu belirten Prof. Dr. Tarhan, bu becerinin amaç odaklı düşünme ve sabır gibi karakter güçleriyle desteklendiğini ifade etti. Umutsuzluğun kaynağının ise olumsuz ön yargılar ve “zihin okuma” alışkanlıkları olduğunu söyledi. Tarhan, “Düşünce katılığına sahip, eleştiriye kapalı ve inatçı kişiler kendilerini değişime kapatıyor. 21. yüzyılın en önemli becerileri yenilikçilik ve farklı fikirlere açık olmaktır.” dedi.
ÇOCUKLARDAN İLHAM ALIN
Umut duygusunu korumak için çocuklardan ilham alınması gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Tarhan, “En ümitsiz ortamda bile insan kendine bir ümit ışığı yakabilir. Tohum yerin altında bekler, şartlar oluştuğunda fidan olur, ağaç olur, meyve verir. Umut da böyledir.” diye konuştu.
BELİRSİZLİK VE RADİKAL KABULLENME
İnsanın en temel korkularının altında “belirsizliğe tahammülsüzlük” yattığını dile getiren Prof. Dr. Tarhan, insanın her şeyi kontrol etme arzusunun umutsuzluğun kaynağı olduğunu ifade etti. Kutsal metinlerin teslimiyet ve tevekkül tavsiye ettiğini hatırlatan Tarhan, “Şu an benim için kötü olan şey, belki yarın için iyidir” diyerek kontrol edilemeyen durumları radikal kabullenme ile rafa kaldırdığında, belirsizliğin azaldığını ve umutsuzluğun umuda dönüştüğünü söyledi.
UMUT, PSİKOLOJİK SAĞLAMLIĞIN ANAHTARI
Prof. Dr. Tarhan, umudun öğrenilmiş zihinsel bir beceri ve bir karakter gücü olduğunu belirterek, zihinsel esnekliğin önemine dikkat çekti. Yunus Peygamber kıssasının “ne olursa olsun ümitsizliğe düşmeme” örneği olarak okunması gerektiğini söyledi. Bazı kişilerin sorumluluk almamak için depresyondan beslendiğini ve kendilerini kadere hapsettiğini de vurguladı.
ÜMİTLİ İNSAN SU GİBİDİR
20’li yaşların karar yılı olduğunu ifade eden Prof. Dr. Tarhan, ümitli insanı suya benzetti: “Hayata taktığınız zihinsel gözlük siyahsa her şeyi siyah görürsünüz. Ümitli bir insan ise su gibidir; önüne bir engel çıktığında etrafından dolaşır, yoluna devam eder. Damlaya damlaya geçer, buhar olur, tekrar döner.” Tarhan, gençlere Zümrüdüanka kuşu gibi küllerinden yeniden doğmayı örnek almalarını tavsiye etti.
BEYİN BİR KİMYA LABORATUVARI GİBİ ÇALIŞIYOR
Umut duygusunun beyinde mutluluk hormonlarını harekete geçirdiğini belirten Prof. Dr. Tarhan,
“Beynimiz adeta bir kimya laboratuvarı, bir eczane gibi çalışıyor. Umudu yüksek olan kişinin beyni, depresyona ya da krize çözüm üretmeye başlıyor. Çünkü biz biyolojik olarak buna uygun şekilde kodlanmışız.” dedi.