Türkiye pazarında satış rekorları kıran Çinli otomotiv devi BYD, otonom sürüş teknolojisinde ezber bozan bir adım attı. Şirket, “Tanrının Gözü” (God's Eye) adını verdiği yeni nesil sürüş destek sistemiyle, belirli park senaryolarında tüm kaza sorumluluğunu üstleneceğini duyurdu. Bu açıklama, otomotiv tarihinde bir ilk olarak kayıtlara geçti.
TÜM SORUMLULUK BYD’DE: BİR İLK YAŞANIYOR
BYD’nin resmi açıklamasına göre, Çin’deki kullanıcılar için geçerli olmak üzere “God's Eye” sistemini kullanan bir aracın akıllı park sırasında kaza yapması durumunda tüm maddi hasarı şirket karşılayacak. Böylece, bugüne kadar birçok marka tarafından geliştirilen otonom sistemlerden farklı olarak, yasal sorumluluğu açıkça üstlenen ilk büyük otomobil üreticisi BYD oldu.
SEVİYE 4 PARK TEKNOLOJİSİNE ULAŞILDI
BYD açıklamasında, sistemin teknik detaylarına da yer verdi:
“BYD, Seviye 4'e eşdeğer akıllı park etme yeteneğine ulaşmıştır. Bu, sürücünün ellerini, gözlerini ve zihnini park sürecinde kullanmadan aracın işlemi tamamlaması anlamına gelir.”
Bu sistemle birlikte sürücüler, park sürecini tamamen araca bırakabilecek. Araç, çevresel verileri analiz ederek uygun park alanını bulup manevraları kendisi gerçekleştirecek.
SİSTEM ŞİMDİLİK SADECE ÇİN'DE GEÇERLİ
Yeni teknoloji şimdilik yalnızca Çin pazarında aktif olacak. Ancak otomotiv uzmanlarına göre, bu adım küresel otomotiv sektörü için bir dönüm noktası niteliğinde. Sistem, başarıyla test edildikçe ve gerekli yasal düzenlemeler sağlandıkça, Türkiye gibi büyük pazarlara da yayılması bekleniyor.
TÜRKİYE PAZARINDA GÜVENİ ARTIRACAK
Türkiye’de Atto 3, Seal ve Dolphin gibi modelleriyle dikkat çeken BYD, bu yeni hamlesiyle otonom sürüşe dair tüketici güvenini artırmayı hedefliyor. Sürücüsüz teknolojiye geçiş sürecinde üreticilerin sorumluluk alması, tüketicilerin bu sistemlere olan bakışını da olumlu yönde etkileyebilir.
OTOMOTİV DEVLERİNE BÜYÜK MESAJ
BYD’nin attığı bu adım, Tesla, BMW, Mercedes gibi otomotiv devlerine de baskı oluşturmuş durumda. Uzmanlara göre, otomotiv sektöründe artık yalnızca teknolojik yetenek değil, sorumluluk anlayışı da rekabetin ana unsuru haline geliyor.
