Çölyak hastalığında disiplinli takip, doğru tanı ve bilinçli tedavinin hayati öneme sahip olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Birol Özer, toplumda bu hastalık hakkında ciddi bilgi eksikliği bulunduğunu söyledi. Özer, “Çölyak hastalığı denildiğinde toplumda hala büyük bir bilgi eksikliği var. Bu hastalık, sadece sindirim sistemini değil, vücuttaki pek çok organı da etkileyebilen ciddi bir tabloya dönüşebiliyor” dedi.
Başkent Üniversitesi Adana Dr. Turgut Noyan Uygulama ve Araştırma Merkezi Merkez Müdürü ve İç Hastalıkları Anabilim Dalı ile Gastroenteroloji Bilim Dalı’ndan Prof. Dr. Birol Özer, sık karşılaşılan ancak çoğu zaman göz ardı edilen çölyak hastalığı hakkında önemli uyarılarda bulundu. Özer, hastalığın toplumda yüzde 1’den daha fazla görüldüğünü ve bazı kişilerde hiçbir belirti gözlenmediğini belirtti.
HER YAŞTA GÖRÜLEBİLİR
Çölyak hastalığının yalnızca bağırsakları etkilemediğini ifade eden Prof. Dr. Özer, “İnce bağırsakta emilim bozukluklarına yol açan çölyak, uzun vadede karaciğerden kemik yapısına kadar pek çok sistemi etkileyebilir. Bu nedenle tanı almak ve tedaviye başlamak son derece kritik. Çocukluk çağından ileri yaşlara kadar herhangi bir zamanda çölyak hastalığı ortaya çıkabilir. Buğday tüketiminin yaygın olduğu bölgelerde çölyak daha sık görülüyor. Örneğin Kuzey Avrupa, Kuzey Amerika ve Batı Asya’da yaygınken, Çin, Japonya ve bazı Afrika bölgelerinde neredeyse hiç yok. Çünkü bu toplumlar buğday temelli beslenmiyor” dedi.
ÇOCUKLARDA TANI ZORLAŞIYOR
Özer, özellikle anne sütüyle uzun süre beslenen çocuklarda buğdayla geç temas nedeniyle belirtilerin daha geç ortaya çıktığını belirtti. “Ancak çocuk 2 yaşına geldiğinde ve buğday ürünleriyle karşılaştığında ishal, gelişme geriliği gibi sorunlar baş gösterebilir. İnce bağırsağın iç yapısı hasar gördüğünde gıdaların emilimi azalıyor ve çocuklarda boy uzamaması, ergenliğe girmede gecikme gibi durumlar ortaya çıkabiliyor. Bazı çocuklar kronik ishal ile geliyor, bunlar kolaylıkla tanı alabiliyor. Ama bazıları ise hiçbir zaman teşhis edilmiyor” diye konuştu.
YETİŞKİNLERDE FARKLI BELİRTİLER
Yetişkinlerde hastalığın farklı belirtiler gösterebildiğine dikkati çeken Özer, “Örneğin açıklanamayan karaciğer test bozuklukları söz konusuysa akla mutlaka çölyak gelmelidir. Hatta bazı hastalarda çölyak nedeniyle siroz gelişebiliyor. Ancak bu tür örnekler sizi korkutmasın. Her bağırsak şikayetinde hemen çölyak testi yaptırmak doğru değil. Sadece risk grubundaki bireylerin tarama yaptırması yeterli. Ailede çölyak varsa, şeker hastalığı ya da tiroid gibi otoimmün hastalıklar varsa, bu bireyler mutlaka test yaptırmalıdır. Çölyak hastalığı denildiğinde toplumda hala büyük bir bilgi eksikliği var. Oysa bu hastalık, sadece sindirim sistemini değil, vücuttaki pek çok organı da etkileyebilen ciddi bir tabloya dönüşebiliyor” ifadelerini kullandı.
GİZLİ ÇÖLYAK VE DİYET UYGULAMASI
Çocuklukta teşhis konup diyete başlayan hastalarda, glutene tekrar başlandığında hastalığın bazen nüksetmeyebildiğini söyleyen Özer, “Bu gruba ‘gizli çölyak’ deniliyor. Ancak bu hastalarda da düzenli takip şart. Yüzde 20’sinde hastalık yeniden ortaya çıkabilir. Bu yüzden tamamen unutulmamalı. Toplumda şöyle bir yanılgı var; ‘Bana bir ilaç verilsin, her gün içeyim, iyileşeyim.’ Ama çölyakta böyle bir tedavi şekli yok. Bu hastalığın tek etkili tedavisi diyet. Üstelik sıkı uyulması gereken bir diyet. Glutenli ürünlerden kaçınmak şart. Aksi takdirde hastalık iyileşmiyor. Bazı hastaların en büyük endişesi kanser riski. Eğer kişi diyete uymazsa, bağırsaklarda uzun vadede ülserleşme meydana gelebilir ve bu da ince bağırsak tipi lenf kanseri veya yemek borusu kanserine yol açabilir. Ama bu çok küçük bir hasta grubunda görülür. Diyete uyan bireyler için bu risk son derece düşüktür. Çölyak hastalığında disiplinli takip, doğru tanı ve bilinçli tedavi hayati önem taşır” dedi.