Modanın kalıplara sığdırılamayacağını belirten Alcan, bu nedenle meslek hayatı boyunca kişiye özel tasarımlara odaklandığını ifade etti. Takım elbisenin bir giysi olmanın ötesinde, kişiliği yansıtan güçlü bir unsur olduğunu dile getirdi.
Tüm ürünlerin el emeğiyle hazırlandığını ve kişiye özel dikimde öncü bir anlayış benimsediklerini belirten Hikmet Alcan, meslek yolculuğunu şu sözlerle anlattı:
“Mesleğe ilk adımımı 11 yaşında Kemeraltı'nda attım. Daha sonra da 80'li yıllarda Alsancak'a geldim. Sosyal anlamda da girişken bir yapım olduğu için kısa sürede önemli dostluklar edindim. Bütün İzmir'in önde gelen aileleri ve çocukları hep arkadaşımdı. Daha sonra da kendi mağazamı açarak bugünlere kadar geldim. 38 yıldır kendi adımı ortaya koyarak yaptığım bu sanata devam ediyorum. Hep belli insanları, hedefi olan, geleceği olan insanları giydirdik. Ankara ile ilişkilerim hala devam ediyor. Pek çok saygın bürokrat müşterim de bulunuyor. Türkiye genelinde de önemli iş insanlarını giydirmeye devam ediyorum. El emeğini her zaman ön plana aldık. Yan dikişlerin dışında hiç makine kullanmıyoruz. Rabadifto denen bir işçiliği yapıyoruz. Bu, yüz yıl öncesinde bile kullanılan geleneksel bir teknik. Gelenekleri modernize ederek günümüze uyguladık; sektörde hep öncü olmaya çalıştık”
“Kişiye özel dikimde öncüyüz”
Giyim tarzının, bireyin yaşam biçimi ve kişiliğiyle doğrudan bağlantılı olduğunu ifade eden Alcan, her müşteriye özel bir yaklaşım benimsediklerini belirtti. Bu anlayışı şu sözlerle aktardı:
“Her insan şahsına münhasırdır. Aile hayatı, sosyal yaşamı, mesleği, cemiyet hayatındaki aktifliği, seyahatleri gibi pek çok farklı etken tasarımlarımıza yön verir. Bir kişiyi ele aldığımızda, onun gardırobuna dört - beş takımımız gömleğimiz, pantolonumuz girdiği zaman da o başka bir marka giyinemez. Dünyayı dolaşır, dünyadaki bütün markalara bakar, döner bana gelir. O kişiye ait pantolon, gömlek, ceket, kanvas, kot bütün bunların metotla kalıpları çıkar. Her müşterimizin kişisel bir arşivi vardır. Bizde her şey kayıt altındadır. 30 yıl önce hangi kumaş koduyla hangi ceketi, pantolonu, gömleği diktiğimize kadar her şey dosyalanmıştır. Şimdi kış ayındayız, kabandan, kışlık casual giyime kadar bütün kıyafetleri hazırlıyoruz. Bu yılın kış modasında ise ekoseler, toplu iğne ucu dediğimiz ince çizgiler daha revaçta. Pantolon kesimlerinde ise paçalar dar, ama basen ve diz daha bol, pileliye dönüş var. Biz aslında sadece bir sezonluk değil, ilkbahar, yaz, sonbahar ve kış diyerek dört mevsim giydiriyoruz. Dört mevsimlik komple gardırobunu tamamlıyoruz”
“Renkler mevsime ve kişiye göre seçilmeli”
Renk seçiminin giyimde belirleyici unsurlardan biri olduğunu söyleyen Alcan, mevsimler ve vücut yapısının doğru analiz edilmesi gerektiğine dikkat çekti:
“İnsanlarda üç tane önemli konu var. Birincisi, şakralardan çıkan ışık huzmeleri insanları ilkbahar, yaz, sonbahar kış olarak dört renge ayırır. İlkbaharla yaz açık tenlidir. Kış rengi esmerdir, sonbaharsa grimsidir. Buna uygun renkler seçmek çok önemlidir. İkinci konu da kişinin anatomik yapısıdır. Eğer omuzlar orantıya göre dar değilse, boyun kısa değilse, bacak ve kol boyu uzunsa o kişinin kıyafet taşıma avantajı her zaman daha iyidir. Bir diğeri de bütün bunların birleşimiyle ortaya bir duruş ve vücut dili çıkar. İyi ve şık giyinmek kişinin kendisini doğru ifade etmesini sağlar; öz güvenini artırır. Doğru mevsimde doğru giyinen kişi yaşamında her zaman avantajlı olur”
“Kalifiye eleman bulmakta zorlanıyoruz”
Sektörde en büyük sorunlardan birinin yetişmiş eleman eksikliği olduğunu dile getiren Hikmet Alcan, geleneksel çıraklık kültürünün kaybolduğunu belirterek şu ifadeleri kullandı:
“Tüm sektörlerde olduğu gibi biz de eleman sorunu yaşıyoruz. Meslek edindirmek üzere gençleri istihdam etmek istedik; fakat bir süre sonra farklı işlere yöneldiler. Çırak işi yaptırıp usta maaşı vererek iş öğretmek istiyoruz; ama maalesef eleman bulamıyoruz. Bu konuda çok sıkıntıdayız. Yani eskiden bir çıraklık olurdu. Çırak yetişir, kalfa olurdu. Sonra usta olurdu. Esnaflığın zaten öyle bir geleneği vardır. Şimdi o gelenek bozuldu. Biz bu sanatı yaşatmak gelecek nesillere de aktarmak istiyoruz”





