Uzmanlar, panik atak sonrası gelişen yeniden atak geçirme korkusunun, kaçınma davranışlarını ve güvenlik arayışını artırarak süreci kronik hale getirdiğine dikkat çekiyor.
Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Erman Şentürk, panik atağın nasıl ortaya çıktığını, hangi alışkanlıklarla sürdüğünü ve tedavi sürecinde hangi yöntemlerin etkili olduğunu anlattı.
“Panik atak yaşayanlar sık sık yeniden atak geçirme kaygısı taşıyor!”
Panik atağın çoğu zaman beklenmedik şekilde ortaya çıktığını ve kısa sürede şiddetlendiğini belirten Dr. Öğr. Üyesi Şentürk, “Genellikle beklenmedik şekilde başlar, hızla şiddetlenir ve dakikalar içinde kendiliğinden sonlanır.” dedi.
Atak yaşayan bireylerin yeniden benzer bir durumla karşılaşma ihtimali üzerinden yoğun kaygı geliştirdiğini aktaran Şentürk, “Bu nedenle panik atak yaşadıkları yerlerden, ortamlardan veya o an yanlarında bulunan kişilerden uzak durma eğilimi gösterebilirler. Bu durum, ‘ya yine olursa?’ şeklindeki beklenti anksiyetesinin bir sonucudur ve kaçınma davranışlarını beraberinde getirir. Kişiler bu kaygı nedeniyle sürekli bir güvenlik arayışı içinde olabilir; kontrol edilebilmek için yanlarında birilerini bulundurmaya çalışabilir ya da toplu taşıma gibi ortamlardan uzak durabilirler.” ifadelerini kullandı.
Kaçınma davranışı ve güvenlik arayışı döngüyü sürdürüyor
Panik bozuklukta sık izlenen bir diğer durumun, bedensel belirtilere odaklanma ve sürekli kontrol etme davranışı olduğuna işaret eden Dr. Öğr. Üyesi Erman Şentürk, “Nabız ve tansiyon ölçümleri buna örnektir. Günümüzde akıllı saat gibi teknolojik araçların bu kontrol davranışını tetikleyebildiği biliniyor.” dedi.
Tedavi sürecinde öncelikle bu davranışların hedef alındığını vurgulayan Şentürk, “Kaçınma davranışlarını azaltmak, güvenlik arayıcı davranışları ortadan kaldırmak ve beklenti anksiyetesini düşürmek önemlidir. İlaç dışı yöntemlerde bu süreç özellikle bilişsel davranışçı terapi (BDT) ile yürütülür ve birkaç seans içinde dahi yüksek oranda olumlu sonuçlar elde edilebilir.” açıklamasında bulundu.
“Belirtiler hızla şiddetlenip sonra kendiliğinden geçiyor…”
Panik atağı ilk kez yaşayan bireyler için yaşanan sürecin son derece endişe verici olabildiğini söyleyen Şentürk, panik atağın fizyolojik mekanizmasını şu sözlerle anlattı:
“Panik atağın doğası gereği, ortada hiçbir gerçek tehlike yokken vücut bir anda tehlike varmış gibi davranır. Duyguların kodlandığı bölge olan amigdala, çarpıntı, nefes alamama hissi gibi basit bir duyumu tehlike olarak algılayıp vücuda alarm sinyali gönderir. Bunun sonucunda çarpıntı, nefes darlığı, yerinde duramama, uyuşma, kasılma, baş dönmesi, idrara sıkışma gibi belirtiler ortaya çıkabilir. Kişi dayanamayacakmış, çıldıracakmış veya ölecekmiş gibi hissedebilir. Bu belirtiler hızla şiddetlenip sonra kendiliğinden söner. Ancak güvenlik arayıcı davranışlar, beklenti anksiyetesi ve kaçınmalar bu döngüyü besleyerek panik atakların daha sık yaşanmasına neden olabilir. Bu nedenle terapötik süreçlerde özellikle bu davranışların üzerine çalışılır.”
“Panik bozukluk tedavi edilebilir ve kısa sürede olumlu yanıt alınabilir”
Panik bozukluğun psikiyatride sık karşılaşılan ancak tedavisi yüz güldürücü bir tablo olduğunu belirten Dr. Öğr. Üyesi Şentürk, “Bazı hastalarda ilaç, bazılarında terapi, bazılarında ise her ikisinin birlikte uygulanmasıyla kısa sürede olumlu yanıtlar alınabilir. Hangi yöntemin uygun olacağına psikiyatri uzmanının karar vermesi en doğru yaklaşım olacaktır.” dedi.
Terapide etkili bulunan bazı yöntemlere değinen Şentürk, “Nefes düzenleme tekniği iyi bir örnek. 3-4 saniye burundan nefes almak, 6-7 saniye boyunca yavaşça vermek ve bunu yaklaşık 3 dakika sürdürmek, sakinleştirici sistemi devreye sokar. Kasma-gevşeme egzersizleri ve duyusal odaklanma teknikleri, kişinin ana dönmesini sağlayarak rahatlatır. Atak sırasında kişinin kendisini telkin etmesi, ‘bu daha önce geçti, ölümcül değil, birazdan sönümlenecek’ gibi ifadelerle durumu normalize etmesi oldukça faydalıdır.” ifadelerini kullandı.
Yaşam tarzı değişiklikleri belirtileri hafifletebiliyor
Rutin yaşamda yapılacak düzenlemelerin de panik bozukluk üzerinde olumlu etkileri bulunduğunu söyleyen Şentürk, “Mümkün olduğunca stresten uzak durmak, sağlıklı uyku ve beslenme düzeni, aşırı kafeinden kaçınmak, sigara ve alkol tüketimini azaltmak olumlu etkiler sağlar. Meditatif uygulamalar, yoga ve düzenli spor da panik bozukluk belirtilerini hafifletmeye katkı sunar. Bazı bireylerde ataklar çok sık ve yoğun olabilir; işlevselliği bozacak seviyeye geldiğinde terapiye ilaç tedavisi eklenmesi gerekebilir.” dedi.




