Araştırmacılar, mürekkep balığı ve diğer kafadanbacaklıların renk değiştirme yeteneğinin, güneş enerjisi teknolojilerine ilham verebileceğini ortaya çıkardı. Northeastern Üniversitesi’nden biyokimyacı Taehwan Kim ve ekibi, mürekkep balığının derisindeki kromatofor pigmentlerini kullanarak, güneş ışığını elektriğe dönüştüren bir fotovoltaik hücre geliştirdi. Bu buluş, doğada gözlemlenen bu sıra dışı biyolojik özelliklerin enerji üretiminde devrim yaratabilecek potansiyeli taşıyor.
Kafadanbacaklılar, çevrelerine uyum sağlamak veya diğerleriyle iletişim kurmak için derilerindeki kromatoforlar sayesinde renk değiştirebiliyor. Bu pigmentler, hayvanların çevresel değişimlere hızla tepki vermesini sağlayan bir mekanizma olarak işlev görüyor. Ancak bilim insanları, kromatoforların nasıl çalıştığı hakkında hala tam anlamıyla bilgi sahibi değildi.
Northeastern Üniversitesi’ndeki araştırmacılar, uzun yüzgeçli kıyı kalamarının kromatoforlarından yararlanarak, ışığın elektrik enerjisine dönüştürülüp dönüştürülemeyeceğini test etti. Sonuçlar, bu pigmentlerin güneş ışığına maruz kaldıklarında elektrik yükü aktardığını ve hatta enerjiyi toplayarak bir güç kaynağına dönüştürebileceğini gösterdi. Biyokimyacı Leila Deravi, “Kromatofor parçaları, ışık enerjisini voltaja dönüştürüp devreyi tamamlayabiliyor” diyerek, bu keşfin büyük bir adım olduğunu belirtti.
Daha da ilginci, bu sistemin su altında düşük ışık koşullarında bile son derece verimli çalıştığı gözlemlendi. Araştırmacılar, mürekkep balıklarının renk değiştirme yeteneğinin sadece çevrelerine uyum sağlamakla kalmayıp, aynı zamanda enerji üretmek için son derece etkili bir biyolojik mekanizma olduğunu vurguladı. Bu sistemin doğada mevcut olan enerji verimliliği, potansiyel olarak yeni güneş teknolojilerinin geliştirilmesinde devrim niteliğinde bir etki yaratabilir.
Araştırmacılar, bu mekanizmanın giyilebilir elektronikler ve diğer ileri teknoloji alanlarında da devrim yaratabileceğini öngörüyor. Pigmentlerin ışık algılama ve enerji üretme yetenekleri, gelecekte daha verimli ve dayanıklı enerji sistemlerinin tasarımına ilham verebilir. Bu keşif, biyoteknoloji ve enerji dünyasında heyecan verici bir dönemin başlangıcı olabilir.
Kaynak: ScienceAlert







