Avrupa-Antarktika levha sınırına yakın bölgede yer alan Grönland Denizi, 12 Kasım 2025 sabahında 5.5 büyüklüğünde bir depremle sarsıldı. EMSC verilerine göre saat 09.03’te (GMT+3) meydana gelen sarsıntı, deniz tabanında 4.8 kilometre derinlikte gerçekleşti. Deprem, bölgedeki yerleşim alanlarından uzakta olmasına rağmen Kuzey Atlantik tektonik sisteminin hareketliliğine dikkat çekti.
Deprem, 73°20'52" enlem ve 6°40'34" boylamında, yani Grönland Denizi’nin kuzey kesiminde kaydedildi. Norveç Denizi ile Grönland arasındaki fay zonunda oluşan bu sarsıntı, İzlanda’nın kuzeydoğusuna uzanan aktif bir tektonik hat üzerinde yer aldı. EMSC tarafından paylaşılan bilgilere göre, deprem noktası en yakın yerleşim birimine yaklaşık 4.000 kilometre uzaklıkta bulunuyor.
Yerleşim alanı yok, ancak jeolojik açıdan önemli
Depremin gerçekleştiği bölgede 100 kilometrelik yarıçap içinde nüfus bulunmuyor ve yapılaşma oranı %0 olarak bildirildi. Bu durum, can ve mal kaybı riskini ortadan kaldırsa da jeodinamik açıdan dikkat çekici bir hareketliliğe işaret ediyor. Uzmanlar, bu tür sarsıntıların Atlantik Okyanusu’nun kuzey fay sistemlerinde enerji birikimini gösterdiğini belirtiyor.
Kuzey Atlantik’te tektonik gerilim artıyor mu?
Son haftalarda İzlanda çevresinde ve Kuzey Atlantik boyunca yaşanan küçük çaplı sarsıntılar, bilim insanlarının dikkatini çekmişti. Grönland Denizi’nde meydana gelen bu 5.5 büyüklüğündeki deprem, bölgedeki levha hareketlerinin yeniden hız kazandığı yorumlarını gündeme taşıdı. Jeologlar, bu tür deniz altı depremlerinin bazen volkanik aktivite veya fay genişlemesiyle bağlantılı olabileceğini vurguluyor.
Deprem Türkiye’yi etkiler mi?
Uzmanlara göre Grönland Denizi’nde meydana gelen sarsıntı, Türkiye’yi doğrudan etkileyecek bir tektonik bağlantıya sahip değil. Ancak bu tip depremler, Avrasya levhasının kuzey sınırında yaşanan gerilimlerin küresel ölçekte izlenmesi açısından önemli bir gösterge. Deprem uzmanları, dünyadaki fay hatlarının zincirleme hareketlilik gösterebileceğini, bu nedenle büyük depremlerin yalnızca yerel değil, bölgesel enerji dengeleri açısından da izlenmesi gerektiğini ifade ediyor.
