Meme kanseri, geçmişte kadınlar için hem sağlık hem de estetik açıdan korkutucu bir hastalık olarak görülürken, modern cerrahi yöntemler sayesinde artık hastalar memelerini kaybetmeden tedavi olabiliyor. Anadolu Sağlık Merkezi’nden Genel Cerrah Op. Dr. Kemal Raşa, günümüzde meme kanseri tanısı konulan hastaların büyük çoğunluğunda meme koruyucu cerrahilerin uygulandığını belirtti.

“Günümüzde meme kanseri tanısı koyduğumuz hastaların en az yüzde doksanında meme koruyucu cerrahiler uyguluyoruz. Yani memenin tamamını almak yerine, yalnızca tümörlü dokuyu çevresindeki sağlıklı meme dokusuna zarar vermeden çıkararak tedaviyi başarıyla gerçekleştirebiliyoruz” diyen Raşa, meme koruyucu yöntemlerin artık standart uygulama haline geldiğini ifade etti.

Tümör ve genetik riskler tedavi seçimini etkiliyor

Hastanın memesinin küçük, tümörünün büyük olduğu durumlarda memenin tamamen alınmasının gündeme gelebileceğini söyleyen Raşa, genetik açıdan riskli hastalarda da meme koruyucu cerrahiden ziyade önleyici ameliyatların tercih edilebileceğini belirtti:

“Ayrıca, kalıtsal açıdan riskli hastalarda yapılan genetik analizlerde BRCA1 veya BRCA2 gibi anlamlı mutasyonlar saptanırsa, bu durumda da memeyi korumak yerine o memeyi, hatta her iki memeyi birden önleyici olarak çıkarmak tercih edilebilir. Bu olasılıklar dışında ise önceliğimiz, sistemik ilaç tedavisiyle kitleyi küçültüp memeyi mümkün olduğunca yerinde tutmak.”

Estetik görünüm korunuyor

Ameliyat sonrası memede şekil bozukluğunun nadir görüldüğünü vurgulayan Raşa, bunun nedenini hastanın kendi dokusundan yapılan şekillendirme tekniklerine bağladı:

“Çünkü biz, memedeki kitleyi çıkardıktan sonra estetik görünümün bozulmaması için hastanın kendi dokusundan faydalanarak farklı kaydırma ve şekillendirme teknikleriyle bir anlamda memeye doğal formunu yeniden kazandırıyoruz.” Raşa ayrıca, meme koruyucu cerrahi sonrası çoğu hastanın bir gece hastanede yatışla tedavisini tamamladığını, mastektomi ve rekonstrüksiyon yapılan hastalarda ise yatış süresinin 2–3 gün civarında olduğunu aktardı.

Multidisipliner yaklaşım başarıyı artırıyor

Meme kanserinin çok katmanlı bir hastalık olduğuna dikkat çeken Raşa, tedavi sürecinde multidisipliner yaklaşımın önemini şöyle anlattı:

“Meme kanserinde son 15–20 yılda tedavi oranlarının bu kadar iyileşmesindeki en büyük unsurlardan biri de multidisipliner yaklaşımdır. Cerrahi, radyoterapi ve kemoterapi gibi sistemik tedaviler bir arada ve uyum içinde kullanıldığında sonuçlar çok daha başarılı olur.”

Hava kirliliği ömrü ne kadar kısaltıyor?
Hava kirliliği ömrü ne kadar kısaltıyor?
İçeriği Görüntüle

Ameliyat sonrası hareket kısıtlılığı nadir

Kol ve omuz hareketlerinde kalıcı kısıtlılığın nadir görüldüğünü belirten Raşa, özellikle koltuk altı diseksiyonu yapılan hastalarda bu riskin bir miktar artabileceğini söyledi:

“Bunu önleyebilmek için, hastanın aktif katılımıyla ameliyattan hemen sonra kol hareketlerine başlanması kıymetli. Bu sayede yalnızca çok küçük bir bölümde omuz veya kol hareketlerinde kalıcı kısıtlılık görülüyor.”

Psikolojik destek sürecin önemli bir parçası

Memenin kadının cinsel kimliğini tamamlayan bir uzuv olduğunu hatırlatan Raşa, tedavi sürecinde psikolojik desteğin önemine dikkat çekti:

“Bu nedenle tedavi süreci başlamadan önce tüm hastalarımıza psikolog görüşmesi öneriyoruz. Psikologlarımız, hastaların yaşayabilecekleri psikolojik zorluklarla baş etmelerine ve beden algısındaki değişimlere uyum sağlamalarına yardımcı oluyor.” Ayrıca, hasta destek gruplarının da sürece büyük katkı sağladığını ekledi.

Kaynak: BASIN BÜLTENİ