Acıbadem Üniversitesi Diyabet Araştırma Merkezi (DİYAM) tarafından düzenlenen bilgilendirme toplantısında, diyabet tedavisinde yapay zeka destekli “Yapay Pankreas” teknolojisi tanıtıldı. Etkinlikte, uzmanlar yeni tedavi yöntemlerini anlatırken, hastalar da deneyimlerini paylaştı.

Dünyada diyabetli sayısı 582 milyon kişiyi aşarken, Türkiye’de milyonlarca kişi bu kronik hastalıkla mücadele ediyor. Acıbadem Ataşehir Tıp Merkezi’nde gerçekleştirilen etkinlikte, diyabetin artış hızını durdurmaya yönelik uygulanan yeni tedavi yöntemleri masaya yatırıldı. Toplantıya Prof. Dr. M. Temel Yılmaz, Prof. Dr. Özlem Çelik, Prof. Dr. Saygın Abalı, Dr. Ferhat Çetin, Dr. Yaser Süleymanoğlu, Dr. Tekin Münür Ormancıoğlu, Diyetisyen Dila Güzel ve Uzman Hemşire Hülya Yalın Turna katıldı.
Uzmanlar, yapay pankreas sistemlerinin diyabet yönetiminde sağladığı avantajları anlatırken, bu teknoloji sayesinde yaşam kalitesinin arttığını ifade eden hastalar da sürece dair deneyimlerini aktardı.
Diyabet kronik hastalıklar arasında önde

Acıbadem Üniversitesi Diyabet Araştırma Merkezi’nden İç Hastalıkları ve Endokrinoloji Uzmanı Prof. Dr. M. Temel Yılmaz, diyabetin ciddi bir sağlık sorunu olduğunu vurgulayarak, şunları söyledi:
"Diyabet hem ülkemizin hem de dünyadaki tüm ülkelerin çok önemli, global bir sağlık sorunu. Diyabet, insan hayatı boyunca süren kronik bir hastalık. Hareketsiz yaşam, ekran başında uzun geçirilen saatler ve buna bağlı olarak da yeme alışkanlıklarının bozulması, insülin direnci, obezite, sonra da diyabet geliyor. Türkiye’de diyabetin artış oranı dünya ortalamasının 2 katı kadar, Avrupa ortalamasının 4 katı kadar. Diyabet kronik hastalıklar içinde ilk 6 sırada olan ölüm nedenlerinin 4 tanesinin bir numaralı sebebi. Yani kalp damar hastalıkları, hipertansiyon ve buna bağlı felçlerin, böbrek yetersizliklerinin 20 yaş üstü görme kayıplarının ve trafik kazaları dışında bacak amputasyonlarının bir numaralı sebebi."
Prof. Dr. Yılmaz, diyabetin erken teşhis ve düzenli kontrollerle kontrol altına alınabileceğini belirterek, "Diyabetlilerin 3’te 1’i şu anda diyabetli olduğunu bilmiyor. Tabi bu süreç içinde de organ hasarları oluşuyor. Bu yüzden diyabetin kontrolü çok önemli. Diyabet hastaları mutlaka her yıl düzenli olarak kontrollerini yaptırmalı. O noktada diyabet çok uzun yıllar kontrol altına alınabiliyor" dedi.
Parmaktan kan ölçümü ve iğne dönemi sona eriyor

Yapay pankreas teknolojisindeki gelişmeleri aktaran Prof. Dr. Yılmaz, şu bilgileri verdi:
"Yapay pankreas çok hızla gelişti, artık tam otomatik yapay pankreaslar çıktı. Hasta bunu kullanmaya başladığı andan itibaren, günlük hayatında hiçbir değişiklik yapmadan sistemler hastanın kan şekerini normal düzeyde tutuyor. Bir diğeri de kök hücre. Kök hücreyle ilişkili de artık tıp, yağ dokusundan veya herhangi bir yerden alınan kök hücreden insülin salgılayan hücre oluşturabiliyor ve onu büyütebiliyor. Önümüzdeki dönemde parmaktan kan şekeri ölçümleri ve insülin iğnesi gibi uygulamaların hepsi bitecek. Bundan sonraki süreç artık yapay pankreas ve kök hücre dönemi olacak. Diyabeti olan herkes, özellikle Tip-1 diyabeti olan herkes bunları kullanacak."
Hastaların deneyimleri

30 yıllık Tip-1 diyabet hastası ve 2024 yılından bu yana böbrek nakilli olan 49 yaşındaki Şahin Duman, yapay pankreasın hayatını nasıl değiştirdiğini şöyle anlattı:
"1996 yılında teşhis aldım ama uygulanan yöntem kan şekerinin düzenlenmesine yeterli değildi. İkili sistem diye bilinen bu tedaviden sonra 2003’te beşli sisteme geçtim. 2007 yılından 2015 yılına kadar kablolu insülin pompası kullandım ama yine kan şekerim istenen seviyeye gelmiyordu. 2024 yılında yapay pankreasla tanıştım ve o gün bugündür kan şekerlerim gayet iyi durumda, regüle gidiyor. Bu da çok mutluluk verici bir şey. Yapay pankreas diyabetle mücadelenin o kadar zor olmadığını; aslında doğru tedavi ve doğru sistemlerle çok daha rahat tedavi edilecek bir rahatsızlık olduğunu gösteriyor. Hem kendinizi daha iyi ve özgür hissediyorsunuz, hem de daha rahat hareket etme şansına kavuşuyorsunuz."
Tip-1 diyabetli ve yaşam koçu Janset Burcu Kubat Kırmızıgül de deneyimlerini paylaştı:
"Üniversitedeyken babamın kaybından sonra diyabet tanısı aldım. Diyabette en önemli şey bilmek, farkında olmak çünkü insan bilmediğinden korkar. Hamileyken insülin pompasıyla tanıştım, yine kan şekerimin daha stabil ve hedef aralıklarda gitmesini sağladı. Bu da benim hayatımı çok kolaylaştırdı. Son 6 aydır da bir üst düzeye taşıyarak yapay pankreas ile tanıştım. Burada güzel olan şu ki, bu kararı artık ben değil pek çok kararı bu sistem benim için veriyor. Sistemde 2 dakikada bir kan şekerim ölçülüyor ve bu cihaza bir bilgi giderek rezervuarda bulunan insülinin ne kadarının bana gönderilmesi gerektiğine karar veriyor. Ben sadece sabah, öğlen ve akşam yemek yiyorum; onun dışında sisteme ekstra bir müdahalede bulunmuyorum. Geceleri de beni hipoglisemiden koruyor, yani kan şekeri düşüklüğü riskim ortadan kalkmış oluyor. Dolayısıyla ben herkesle aynı kan şekeri aralığında uyanarak güne 1-0 geriden değil herkesle aynı seviyeden başlıyorum. Korkumun önüne geçti, komplikasyonlardan korunduğumu düşünüyorum."
Kırmızıgül, yapay pankreası çocuklarına anlatırken eğlenceli bir yöntem kullandığını belirterek, "Kızıma cihazlarımı ‘şeker polisleri beni koruyor’ diye anlattım. Diyabet tanısı aldığında bu zordu çünkü toplum tarafından çok fazla soruya maruz kalıyorsunuz. Bu yüzden 4 yaşındaki çocuğumun da psikolojisinin bozulmaması için onu hazırlamam gerekiyordu. Ona dedim ki, ‘Benim pankreasım uyuyor şu anda, seninki çalışıyor. Benimki tembel, uyuduğu için içeride insülin üretmiyor. Ben de, ‘Sen misin uyuyan ben buraya bir şeker polisi koyayım, buradan alarm ötsün, buradaki polisler de şeker gördü mü içeri girip onları yakalayıp atsın’ diyerek şeker polisleri hikayesini uydurdum. Şimdi başka bir insan gördüğünde ve bunu sorduğunda ‘Annemin kolunda şeker polisler var, sensör alarmı var. Onlar bir ekip takım halinde çalışıyorlar ve hiçbir sorun kalmıyor’ diyerek herkese bunu anlatıyor."
Teknoloji artık lüks değil
Yapay pankreasın, diyabet tedavisinde sağladığı konfor ve güveni vurgulayan Kırmızıgül, "Bu teknoloji mental yükümü azaltarak hayatımı çok konforlu hale getirdi ve diyabete karşı olan korkumun önüne geçti. Bu sadece benim değil herkesin hakkı. Bu teknolojiler ne yazık ki yüksek maliyetli ve ülkemizde buna ulaşamayan pek çok insan var. Dolayısıyla bu teknolojilerin devlet bünyesinde olması gerekiyor, sensör lüks değil bütün diyabet hastalarının ihtiyacıdır" ifadelerini kullandı.




