Menopoz sürecine ilişkin toplumda yaygın önyargılar bulunsa da, Psikiyatri Uzmanı Dr. Günay Hajiyeva, bu dönemin bir kayıp değil dönüşüm olduğunu vurguluyor. Uzman, “Menopoz, kadının daha olgun, kendini daha güncel ve daha derin bir versiyonuna geçiş için bir fırsattır.” diyerek sürecin psikolojik boyutuna dikkat çekiyor.
Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi’nden Dr. Hajiyeva, menopozun fizyolojik bir süreç olduğunu, bireyin biyolojik ritmindeki değişimlerin ise duygusal dalgalanmaları tetikleyebildiğini belirtiyor.
“Menopoz fizyolojik sürecin bir parçası”
Menopozun over rezervlerinin tükenmesiyle ortaya çıkan doğal bir dönem olduğunu hatırlatan Dr. Hajiyeva, 45–55 yaş aralığının genel kabul gören menopoz dönemi olsa da bunun kişiden kişiye farklılık gösterebildiğini aktarıyor. Uzman, genetiğin, sigara kullanımının, zararlı alışkanlıkların ve gebelik sayısının süreci etkileyen faktörler arasında yer aldığını ifade ediyor.
Hormonlardaki değişim duygusal sistemi etkiliyor
Hormonal dalgalanmaların kadınların ruhsal durumunu doğrudan etkilediğini söyleyen Hajiyeva, östrojen ve progesteron seviyelerindeki düşüşün limbik sistemde aktivasyonu artırdığını, prefrontal korteksi ise savunmasız bıraktığını anlatıyor. Bu nedenle kadınların yoğun duygu dalgalanmaları, tahammülsüzlük ve reaktif tepkiler gösterebildiğini belirten Hajiyeva, “Ben böyle değildim, neler oldu?” şeklindeki ifadelerin sık duyulduğunu söylüyor.
“Kadının değişeni kendisi değil, biyolojik ritmi”
Toplumsal önyargıların aksine, menopozun kadının kişiliğini değiştirmediğini vurgulayan Hajiyeva, sadece biyolojik ritmin farklılaştığını ifade ediyor. Uzman, bu dönemin kadınlar için bir farkındalık ve dönüşüm fırsatı sunduğunu belirterek şu değerlendirmeyi yapıyor:
“Kadının biyolojik ritminin değişmesiyle birlikte, aslında kadınlar bu süreci kendini daha iyi anlamaya, birikimleri evrilerek kendisinin daha iyi bir versiyonuna dönüşmek için bir fırsat noktası olarak görmelidir.”
Kaygı artışı en sık görülen psikolojik sorun
Östrojen seviyesindeki düşüşün GABA sistemini etkilediğini ve dürtü kontrolünü zorlaştırdığını belirten Hajiyeva, kaygı artışının menopoz döneminde en yaygın sorun olarak öne çıktığını vurguluyor. Serotonin dalgalanmalarının ise depresif hisleri tetikleyebildiğini, odaklanma ve hafıza problemlerinin de yaşanabildiğini anlatıyor.
Aile içi ilişkileri etkiliyor
Bu biyolojik değişikliklerin ev içi ilişkilere de yansıdığını ifade eden Hajiyeva, kadınların daha çabuk sinirlenebilir hale gelmesinin eşlerde şaşkınlık yarattığını belirtiyor. Cinsel isteksizlik ve fiziksel değişimlerin yanlış anlaşılmalara yol açabileceğini hatırlatan uzman, bunun tamamen biyolojik bir süreç olduğunun açıkça ifade edilmesi gerektiğini söylüyor.
90 saniye kuralı: Öfkeyi yönetmenin pratik yolu
Dr. Hajiyeva, menopoz dönemindeki duygu yükselmeleriyle başa çıkmak için “90 saniye kuralı”nı öneriyor:
“Öfkenin limbik sistemde patlama noktasına ulaştığı süreç ortalama 90 saniye sürer… 1’den 90’a kadar yavaşça saymak, tepkiyi ertelemek kontrol hissini güçlendirir.”
Nefes egzersizleri ve duygu günlüğü önerisi
Doğru nefes tekniğinin parasempatik sistemi aktive ederek gevşemeyi sağladığını söyleyen Hajiyeva, 4-7-8 nefes yönteminin negatif düşünceleri azalttığını belirtiyor. Duygu günlüğü tutmanın da süreci daha sağlıklı yönetmeye yardımcı olduğunu ifade ediyor.
Uyku bozuklukları yaygın: İlk müdahale uyku düzeni
Östrojen azalmasıyla melatonin dengesinin bozulduğunu söyleyen uzman, sıcak basmaları ve gece terlemelerinin uykuyu böldüğünü ifade ediyor. Uyku hijyeninin bu dönemde kritik olduğunu vurgulayan Hajiyeva, menopoz sürecinin bazı kadınlarda 10–15 yıla kadar uzayabildiğini hatırlatıyor.
Mindfulness ve profesyonel destek önerisi
Sürecin yönetilemediği durumlarda profesyonel destek alınmasını öneren Hajiyeva, mindfulness, pozitif psikoterapi, BDT ve gerekirse ilaç tedavisinin menopoz döneminde etkili olabileceğini belirterek sözlerini tamamlıyor:
“Kontrol zorlanıyorsa, uyku düzenlenemiyorsa veya duygudurum dalgalanmaları devam ediyorsa profesyonel destek şarttır.”



