Araç sahipleri için kasko sigortası, trafik sigortasının aksine zorunlu olmasa dakendi aracınızı güvence altına almanın en etkili yoludur. Bir kaza, hırsızlık, yangın veya doğal afet durumunda aracınızın masraflarını karşılayan bu güvence, ciddi bir finansal koruma kalkanı sağlamaktadır. Ancak poliçe yenileme zamanı geldiğinde veya yeni bir araç için teklif istendiğinde, sürücüler genellikle kafa karıştırıcı bir tabloyla karşılaşır: Benzer araçlara sahip iki sürücü neden bu kadar farklı primler öder?
Cevap, sigortacılığın temelindeki risk analizinde yatar. Primler rastgele belirlenmez; her poliçe, sürücünün ve aracın taşıdığı risklerin matematiksel bir analizidir. Aracınızın modeli ve yaşadığınız şehir bu analizin sadece başlangıç noktasıdır. Peki, kasko fiyatları üzerinde doğrudan etkili olan diğer faktörler nelerdir?
Aracın Kendisi Kadar Sürücü de Önemli
Prim hesaplamasında ilk bakılan yer, doğal olarak sigortalanan varlığın kendisidir. Aracınızın markası, modeli ve üretim yılı priminizi doğrudan etkiler. Bunun temel nedeni, kasko değer listesi üzerinde yer alan araç bedelidir; aracınız ne kadar değerliyse, tam hasar yani pertdurumunda ödenecek tazminat da o kadar yüksek olur. Ayrıca bazı modellerin yedek parça maliyetlerinin yüksek olması veya kronik arızalara yatkınlığı, onarım masraflarını ve dolayısıyla riski artırır. Spor veya yüksek performanslı araçlar da standart aile otomobillerine göre daha yüksek kaza riskine sahip kabul edilir.
En az aracın modeli kadar önemli bir diğer faktör ise ikamet ettiğiniz şehirdir. İstanbul, Ankara veya İzmir gibi trafiğin yoğun, kaza istatistiklerinin ve hırsızlık vakalarının yüksek olduğu metropollerde yaşayan bir sürücü, daha sakin ve düşük nüfuslu bir şehirde yaşayan bir sürücüye göre daha yüksek risk taşır. Bu, sigorta şirketinin o bölgede ne sıklıkta hasar ödemesi yaptığıyla ilgili istatistiksel bir gerçektir.
Ancak risk, sadece araç ve şehirle sınırlı değildir. Asıl belirleyici faktörlerden biri sürücünün kendisidir. Sürücünün hasarsızlık kademesi, yani trafik sicili, prim üzerinde devasa bir etkiye sahiptir. Yıllardır kaza yapmayan ve poliçesini hasarsız yenileyen bir sürücü en üst kademeden yüksek indirimler alırken, sık kaza yapan ve kusurlu bulunan bir sürücü sürprim denilen prim artışlarıyla cezalandırılır. Benzer şekilde, sürücünün yaşı ve ehliyet tecrübesi de önemlidir. Genç ve tecrübesiz sürücüler istatistiksel olarak daha yüksek kaza riski taşıdıkları için daha yüksek primlerle karşılaşabilirler.
Poliçe Kapsamı ve Diğer Dolaylı Etkenler
Primler üzerindeki kontrolünüz sadece sürüş alışkanlıklarınızla bitmez. Poliçenizi nasıl yapılandırdığınız da maliyeti doğrudan değiştirir. Sadece temel çarpışma ve hırsızlık teminatlarını içeren bir kasko poliçesi; doğal afet, mini onarım, ikame araç hizmeti ve yurt dışı teminatı gibi ekstralarla donatılmış tam bir poliçeye göre çok daha uygun fiyatlı olacaktır. Seçtiğiniz her ek teminat, koruma alanınızı genişletir ancak primi de bir miktar artırır.
Aracınızın yaşı da bu denklemde önemli bir yer tutar. Yeni araçların parça maliyetleri yüksek olsa da çok eski araçların parça tedariği zor olabilir, bu da onarım sürecini pahalılaştırır. Hatta bazı sigorta şirketleri, belirli bir yaşın üzerindeki araçlara kasko yapmaktan kaçınabilir.
Son olarak, aracın güvenlik donanımları ve kullanım amacı da göz önünde bulundurulur. Fabrikasyon alarmı, immobilizer gibi güvenlik sistemlerine sahip araçlar hırsızlık riskini azalttığı için primi bir miktar düşürebilirken, bu donanımların olmaması riski yükseltir. Ayrıca aracın sadece kişisel amaçla mı yoksa ticari amaçla mı kullanıldığı da kritiktir. Taksi ya da kurye hizmeti gibi ticari amaçlarla kullanılan araçlar çok daha fazla yolda kaldığı ve riskle karşılaştığı için primleri her zaman daha yüksek olur.




