Bu sınıflandırma, ailelere kişiye özel bakım ve gelecek planlamasında yol gösterme potansiyeli taşıyor.Üsküdar Üniversitesi NP Etiler Tıp Merkezi Çocuk ve Ergen Psikiyatri Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Melek Gözde Luş, “Her alt tip, farklı gelişimsel, tıbbi, davranışsal ve psikiyatrik özellikler sergiliyor.” diyerek, otizmin genetik yapısını anlamanın ve biyolojik mekanizmalarını ortaya çıkarmanın önemine dikkat çekti. Luş, bu sayede daha erken ve doğru tanı koymanın ve kişiselleştirilmiş bakımın mümkün olabileceğini vurguladı.
HARİTALANABİLİR
Araştırmaların, genetik ve klinik verilerin entegrasyonuyla otizmin biyolojik mekanizmalarının haritalanabileceğini gösterdiğini belirten Luş, bu durumun kişiye özel tedavi yaklaşımlarının geliştirilmesini kolaylaştırabileceğini ifade etti.
Dr. Luş, otizmin biyolojik olarak farklı alt tiplerden oluştuğunu belirterek, “Bu sonuçlar, otizmin tek bir rahatsızlık olmadığına dair güçlü kanıtlar sunuyor. Otizmin, biyolojik olarak temellendirilmiş, farklı alt tiplerden oluşan bir bütün olduğunu gösteriyor.” dedi.
Otizmin genetik etkisinin büyük kısmının doğumdan önce ortaya çıktığını, ancak bazı alt tiplerde çocukluk döneminin ilerleyen dönemlerinde aktif hale gelen genlerde mutasyonlar bulunduğunu aktaran Luş, bunun klinik tablo oluşmadan önce fikir sahibi olunmasını sağlayacağını söyledi.
AİLELERE REHBER OLACAK
Aileler için ise alt tip bilgisinin rehberlik edici olabileceğini dile getiren Luş, “Ailelere, otizmli çocukları henüz küçükken, hangi semptomları yaşayabilecekleri veya yaşayamayacakları, yaşamları boyunca nelere dikkat etmeleri gerektiği, hangi tedavileri uygulayacakları ve gelecekleri için nasıl plan yapacakları konusunda daha fazla bilgi verebilir.” dedi.
Türkiye’de bu sınıflandırmanın uygulanabilirliği konusunda bazı zorluklar olabileceğini de belirten Luş, sigorta kapsamının olmaması, genetik test seçeneklerinden habersiz aileler ve sağlık birimleri arasındaki tutarsızlıkların öncelikli engeller arasında olduğunu kaydetti.