Bir otomobil bayisine girildiğinde satış temsilcilerinin uzun uzun anlattığı dijital ekranlar, sürüş destek sistemleri ve akıllı özellikler ilk bakışta cezbedici görünüyor. Ancak direksiyon başına geçildiğinde bu donanımların tamamı sürüşü kolaylaştırmıyor; bazıları sürücüler için ek bir yük haline bile gelebiliyor.
Özellikle ekranların ve yazılım tabanlı sistemlerin ağırlık kazandığı yeni nesil araçlarda, “olmazsa olmaz” gibi sunulan bazı işlevlerin günlük kullanımda neredeyse hiç tercih edilmediği görülüyor.
Vites kulakçıkları: Heyecan vaadi, sınırlı kullanım
Manuel vitesli araçlar uzun yıllar boyunca sürüş becerisinin bir göstergesi olarak kabul edildi. Vites geçişlerini sürücünün kontrol etmesi, araçla daha güçlü bir bağ kurulmasını sağlıyordu. Otomatik şanzımanların yaygınlaşmasıyla birlikte üreticiler bu hissi yaşatmak için direksiyon arkasına vites kulakçıkları ekledi.
Ancak pratikte tablo farklı. Birçok sürücü, otomatik şanzımanın kendi zamanlamasına güvenmeyi tercih ediyor. Özellikle günlük kullanımda vites küçültüp büyütmenin ek bir fayda sağlamadığı düşünülüyor.
Üstelik bazı markalar bu donanımı ekstra ücretle sunuyor. 2024 model Volkswagen Jetta, vites kulakçıkları için ek paket gerektiren modeller arasında yer alıyor. Virajlı yollarda veya sollamalarda sportif bir his sunsa da, sıradan kullanıcıların büyük bölümü bu özelliği hiç kullanmıyor.

Otomatik park asistanı: Reklamlardaki kadar kolay değil
Otomatik park asistanı, özellikle paralel park konusunda zorlanan sürücüler için geliştirildi. Tanıtım videolarında tek tuşla kusursuz park eden araçlar izleniyor.
Gerçek hayatta ise sistemlerin performansı markadan markaya değişiyor. Sensörler, kameralar ve yazılımlar park alanını değerlendirmek için zaman harcıyor. Bu süreç uzadıkça arkadaki trafik sıkışıyor, sürücünün de sisteme olan güveni azalıyor.
Birçok kullanıcı için manuel park etmek hâlâ daha hızlı ve daha kontrollü bir seçenek. Bu nedenle otomatik park asistanı, araçta bulunsa bile çoğu zaman devre dışı bırakılıyor.

Araç içi sesli komut sistemleri: Telefonlar varken anlamsız
Akıllı telefon entegrasyonları yaygınlaşmadan önce otomobil üreticileri, araçlara kendi sesli komut sistemlerini entegre etti. Amaç, sürücünün elleri direksiyondayken arama yapabilmesi veya müzik değiştirebilmesiydi.
Ancak bu sistemler çoğu zaman beklentiyi karşılamadı. Yanlış algılanan komutlar, alakasız navigasyon yönlendirmeleri ve tekrarlanan denemeler sürücüleri bezdirdi.
Apple CarPlay ve Android Auto’nun yaygınlaşmasıyla birlikte, telefonlardaki gelişmiş sesli asistanlar araç ekranlarına taşındı. Bu durum, otomobillerin kendi tescilli sesli kontrol sistemlerini büyük ölçüde işlevsiz hale getirdi.

Eko modu: Kağıt üzerinde tasarruf, yolda hayal kırıklığı
Eko modu, gaz tepkisini yumuşatarak motoru düşük devirlerde tutmayı hedefliyor. Teoride yakıt tasarrufu sağlasa da, birçok sürücü bu modu “aşırı yavaş hızlanma” nedeniyle kullanmak istemiyor.
Consumer Reports tarafından yapılan gerçek sürüş testleri, Eko modunun şehir içi ve otoyol kullanımında her zaman anlamlı bir yakıt avantajı sağlamadığını ortaya koyuyor. Aynı hızda ve benzer koşullarda yapılan sürüşlerde farkın çoğu zaman ihmal edilebilir düzeyde olduğu belirtiliyor.
Uzmanlara göre yakıt tüketimini asıl belirleyen unsur, sürücünün gaz ve fren alışkanlıkları. Bu da Eko modunu, pratikte çoğu kullanıcı için gereksiz bir seçenek haline getiriyor.





