Günlük yaşamın hızla akan temposu, bireyleri farkında olmadan hem bedensel hem de psikolojik bir tükenmişliğe sürüklüyor. Uzmanlara göre asıl önemli olan, bu sürece girmeden önce kişinin bilinçli bir şekilde durabilmesi ve kendine alan açabilmesi. İçsel sessizliğin doğru şekilde yönetilmesi ise bu noktada belirleyici rol oynuyor.
Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi Klinik Psikolog İhsan Öztekin, içsel sessizliğin birey üzerindeki etkilerini ve hipnoterapinin bu süreçteki dönüştürücü gücünü değerlendirdi. Öztekin, içsel sessizliğin hem güçlü bir bilinç hâli hem de çocuklukta temeli atılan bir kırılganlığın göstergesi olabileceğine dikkat çekti.
Hayatın koşturmacası zihni ve bedeni tüketiyor
İçsel sessizliğin iki farklı anlamı bulunduğunu belirten Klinik Psikolog İhsan Öztekin, “Olumlu yönüyle ele alındığında, bu sessizlik güçlü ve özgüvenli bir kişiliğe sahip bireyin bilinçli bir tercihidir.” dedi.
Günlük hayatın bitmeyen koşuşturmasının insanı yıprattığını ifade eden Öztekin, “Bu noktada yapılması gereken, tükenme sürecine girmeden kendini bu hızlı dönen yaşam çarkının döngüsünden bilinçli olarak çekebilmek, kendine ve kendinle baş başa kalmaya alan açmaktır. Böylece dışsal yolculuktan içsel yolculuğa geçiş mümkün olur.” ifadelerini kullandı.
Amaçlarının insanlardan tamamen kopmak olmadığını vurgulayan Öztekin, “Asıl değerli olan, insanların arasında yaşarken bu içsel sessizliği koruyabilmektir. Bu sayede zihin berraklaşır; toplumun gürültüsünden uzaklaşarak derinlerde gömülü kalmış, gün yüzüne çıkamamış benlik yeniden canlanır.” dedi.
İçsel sessizliğin kökeni çocuklukta yatıyor
İçsel sessizliğin olumsuz yönünün çoğu zaman çocukluk dönemine dayandığını aktaran Öztekin, aşağılayıcı ve değersizleştirici tutumların bu sürecin temelini oluşturduğunu belirtti.
“Sürekli maruz kalınan aşağılayıcı, değersizleştirici sözler, tutum ve davranışlar bu sürecin temelini oluşturur. Bunlara ilgisizlik ve sevgisizlik eklendiğinde, ‘ayıp’, ‘günah’, ‘yasak’, ‘yapma’, ‘yapamazsın’, ‘sen beceremezsin’ gibi ifadeler içsel sessizliği besler.” diyen Öztekin, bu durumun özgüven eksikliği ve değersizlik hissine yol açtığını kaydetti.
Bu sürecin ilerlemesiyle bireyin kendini ifade etmekte zorlandığını belirten Öztekin, sosyal ilişkilerden uzaklaşma ve içe kapanmanın sık görüldüğünü dile getirdi.
Hipnoterapiyle süreç tersine çevrilebiliyor
Hipnoterapinin bu noktada güçlü bir araç olarak öne çıktığını vurgulayan Klinik Psikolog İhsan Öztekin, “Derinlerdeki sessizlik dünyasına girilerek yapılan etkili dokunuşlarla süreç tersine çevrilebilir. İçten dışa doğru bir yolculuk başlar.” dedi.
Bu süreçte bireyin kendini yeniden keşfettiğini ifade eden Öztekin, “Artık ezen, susturan ve değersizleştiren sesler yerini; gerçek değerin ve gerçek gücün fark edilmesini sağlayan içsel seslere bırakır.” şeklinde konuştu.
Hipnoterapi iki yönlü dönüşüm sağlıyor
Hipnoterapinin iki yönlü etkisine dikkat çeken Öztekin, bir yandan bastırılmış olumlu özelliklerin ortaya çıktığını, diğer yandan ise bireyin yaşam kalitesini düşüren olumsuz duyguların etkisinin azaldığını belirtti.
“Özgüven, sosyal ortamlarda kendini rahatça ifade edebilme, hayır diyebilme becerileri güçlenir.” diyen Öztekin, aynı zamanda kaygı, korku, öfke ve güvensizlik gibi duyguların da ele alındığını ifade etti.
Hipnoterapi sürecinin kişiye özel planlandığını belirten Öztekin, uygulanan telkinlerin sistematik şekilde ilerlediğini ve bu sürecin sonunda bireyin yaşamının her alanında daha güçlü ve mutlu bir hâle ulaşabildiğini sözlerine ekledi.





