Üsküdar Üniversitesi ile Method Research Company iş birliğinde yürütülen “Kadın ve Erkeklerin Dünyası Araştırması”, Türkiye genelinde kadın ve erkeklerin aileden iş hayatına, hijyenden cinsel yaşama uzanan geniş bir yelpazedeki tutum ve algılarını ortaya koydu. 7 bölge ve 22 şehirde, 761 erkek ve 602 kadın olmak üzere toplam 1363 kişiyle yüz yüze yapılan çalışma, geleneksel değerlerle modern beklentilerin yan yana varlığını gözler önüne serdi.
Aile ve evlilikte güçlü uzlaşı

Araştırmanın en dikkat çekici ortak paydası aile oldu. Kadınların %92’si, erkeklerin ise %93’ü “Aile kutsaldır” görüşünde birleşti. Benzer bir birliktelik evlilik algısında da görüldü; kadınların %81’i, erkeklerin %79’u “Evlilik kutsaldır” ifadesine katıldı. Bu tablo, yaşam tarzları ve alışkanlıklardaki farklılıklara rağmen toplumun temel değerlerde kenetlendiğini gösterdi.
Evde rol algısı: Eşitlik ve reislik tartışması
Ev içi rollere bakıldığında algı farkı belirginleşiyor. Erkeklerin %35’i “Evin reisi benim” derken, kadınların yalnızca %15’i bu tanımı benimsedi. Kadınların %46’sı “Eşimle eşitiz” yanıtını verirken, erkeklerde eşitlik vurgusu %26’da kaldı. Ev ortamı her iki cinsiyet için de güvenli bir alan olarak görülse de, erkekler evi daha çok dinlenme alanı olarak tanımlarken kadınlar için ev, sorumluluklar nedeniyle hâlâ bir miktar mesai anlamı taşıyor.
Hijyen ve kişisel bakımda kadınlar önde

Araştırma, hijyen ve kişisel bakım alışkanlıklarında kadınların daha titiz olduğunu ortaya koydu. Kadınlar günde ortalama 9 kez el yıkayıp bakım rutinlerini düzenli sürdürürken, erkekler duş alma sıklığında öne çıktı. Deodorant ve parfüm kullanımında kadınlar daha aktif olurken, haftalık duş sayısında erkekler kadınları geride bıraktı.
Sağlık algısı: Erkekler iyimser, kadınlar temkinli
Sağlık başlığında ise algı ile gerçeklik arasındaki fark dikkat çekti. Erkekler daha fazla sigara ve alkol tüketmelerine rağmen kendilerini daha sağlıklı hissederken, kadınlar daha sağlıklı yaşam alışkanlıklarına sahip olmalarına karşın kronik hastalıklarla daha sık mücadele etti. Erkeklerin %78’i kendini sağlıklı hissederken, kadınlarda bu oran %72’de kaldı.
İş hayatında cam tavan etkisi
Çalışma, iş yaşamındaki toplumsal cinsiyet eşitsizliğini de net biçimde ortaya koydu. Kendini yönetici olarak tanımlayan erkeklerin oranı %29 iken, kadınlarda bu oran %8’de kaldı. Erkeklerin neredeyse yarısı iş yerinde “Saygınlığım var” derken, kadınlarda bu algı daha düşük seviyede ölçüldü. Veriler, kadınların iş hayatında var olmalarına rağmen liderlik pozisyonlarına erişimde zorlandığını gösterdi.
Aşk ve cinsel yaşamda algı farkı
Araştırmanın ilişkilere dair bulguları da çarpıcı. Erkeklerin %64’ü cinsel hayatından memnun olduğunu belirtirken, kadınlarda bu oran %44’te kaldı. Erkekler ilişkilerde “Ben daha çok seviyorum” diyen taraf olma eğilimini daha yüksek oranda ifade etti. Ortalama partner ve ciddi ilişki sayılarında da erkekler kadınların önünde yer aldı.
Evlilik modellerinde farklı yaklaşımlar
Evlilik kurumunu insan doğasına uygun bulan kadın ve erkek oranları birbirine yakın olsa da, alternatif birliktelik modellerinde ayrışma yaşandı. Erkekler imam nikâhı, birlikte yaşama ya da evlilik dışı çocuk sahibi olma gibi seçeneklere kadınlardan daha sıcak baktı. Kadınlar ise evlilikte yasal güvence ve resmiyeti daha fazla önemsedi.
Geleneksel ile modern yan yana
Araştırma, evlilik biçimlerinde de geçişken bir tablo ortaya koydu. En yaygın model, “Kendimiz tanıştık, anlaştık, aileler onayladı” olurken, görücü usulü evlilik hâlâ önemli bir yer tutuyor.
Uzmanlardan değerlendirme
Method Research Company Genel Müdür Yardımcısı Esengül Berişah, araştırmanın kadın ve erkeğin hayatın birçok alanında farklı deneyimler yaşadığını gösterdiğini belirterek, aile ve evlilikte güçlü bir uzlaşıya işaret ettiğini vurguladı.
Üsküdar Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Deniz Ülke Kaynak ise, “Geleneksel ile modernin harmanlandığı bir toplum yapısı tüm araştırmalarımızın en belirgin özelliği” ifadeleriyle sonuçları değerlendirdi.
Araştırma, Türkiye’de toplumsal yapının hem değişim hem de süreklilik barındırdığını; kadın ve erkeklerin farklı dünyalara sahip olsalar da ortak değerlerde buluşabildiğini ortaya koydu.




