Kooperatif soruşturması kapsamında tutuklu bulunan önceki dönem İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, cezaevinden yazmaya devam ediyor. Soyer, konut kooperatifçiliğini ele aldığı yazı dizisinin üçüncü bölümünü kamuoyu ile paylaştı.

“BÖLÜM 3: KONUT KOOPERATİFÇİLİĞİNİN YÜKSELİŞİ: 1950-2002”

Soyer’in bugünkü yazısında, Türkiye’deki konut politikalarının evrimini eleştirel bir bakış açısıyla değerlendirdiği belirtiliyor. Eski başkan, konut kooperatiflerinin 1950’lerden 2002’ye kadar olan yükseliş dönemini irdeledi.

TOKİ VE KAMU KAYNAKLARI ELEŞTİRİSİ

1984’te sosyal konut misyonuyla kurulan TOKİ’yi de ele alan Soyer, kurumun yıllar içinde kamu kaynaklarından uzaklaşarak büyük müteahhit firmalar ve finans sektörü için rant üretim aracına dönüştüğünü savundu.

Tunç Soyer'in paylaşımı şu şekilde:

AK Partili Çankırı’dan lösemi hastası minik Rüzgar’a anlamlı ziyaret
AK Partili Çankırı’dan lösemi hastası minik Rüzgar’a anlamlı ziyaret
İçeriği Görüntüle

" BÖLÜM 3 – KONUT KOOPERATİFÇİLİĞİNİN YÜKSELİŞİ: 1950 – 2002

Üretim biçimlerinde çeşitlenme, buna bağlı sosyo-ekonomik değişiklikler, kooperatifçilik konularını da çeşitlendirmeye başlamıştır.

1948’de kabul edilen Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi 25. maddesi barınma hakkını, konutu temel insan hakları arasında saymıştır.

Nitekim konut kooperatiflerinin gelişimi de İkinci Dünya Savaşı sonrasına tekabül eder. Savaş sırasındaki büyük yıkım nedeniyle Avrupa’da kooperatif konut üretimi devlet destekli bir konut politikası haline geldi.

Özellikle İsveç’te Konut Kooperatifleri Birliği, Almanya’da Konut Birlikleri, İtalya’da Yapı Kooperatifleri büyük ölçekli konut üretiminde belirleyici rol oynadılar.

1950’lerde Türkiye, sanayileşme ve kapitalistleşme sürecinin zorluklarıyla karşılaştı. Şehirlere yoğun göç ile gecekondu, ülkenin kentsel gerçeği haline geldi.

1960’a kadar Emlak ve Kredi Bankası ile Sosyal Sigortalar Kurumu, 1960’tan sonra da OYAK (Ordu Yardımlaşma Kurumu) eliyle çok sınırlı sayıda konuta kooperatif kredisi verilmiştir.

Bu yıllara kadar Devletin konut politikası, kendi örgütlenmesi içinde çalışanlarla, bir sosyal güvenlik sistemine sahip çalışanların konut ihtiyaçlarının karşılanması önceliğine dayalıydı.

1961-1980 döneminde, konut kooperatifçiliği, yasal düzenlemelerle kurumsal bir niteliğe kavuştu. 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu ile belediyelerin konut kooperatiflerine ortak olma imkanı doğdu.

Bu kurumsal altyapı ile Ankara Belediyesi öncülüğünde Kent Koop kuruldu ve 17 Ekim 1979’da faaliyete başlayan kooperatif Batıkent Projesini gerçekleştirdi, 28.674 konut kullanıma sunuldu.

1960’lardan itibaren Devlet, gecekondu + kooperatif + küçük ölçekli inşaat önceliğiyle dar gelirli vatandaşlar için sosyal konut politikası uyguladı.

12 Eylül Darbesi ile, 24 Ocak kararlarının uygulanabilmesi için neoliberal dönüşüm dönemi başlatıldı. 1980 sonrasının ilk Kalkınma Planında konut bir yatırım alanı ve ekonomiyi canlandırıcı bir unsur olarak ele alındı. Devlet tek tek konut yapmak yerine toplu konut projeleri ile ölçek ekonomisi yaratmak istedi.

1984 yılında 2985 sayılı Toplu Konut Kanunu ile Toplu Konut Fonu oluşturuldu. Fon, Genel Bütçe dışına alındı, çok zengin gelir kaynaklarına kavuşturuldu. Bu dönemde kurulan TOKİ, Toplu Konut Fonu’nu kullanarak 2002 yılına kadar 950.000 konuta kredi yoluyla finansman desteği sağladı ve 43.145 konutun inşaatını tamamladı. 1993 yılında Fon, TOKİ'den alınarak Genel Bütçeye aktarıldı. 2001’de tasfiye edildi.

2003 sonrasında TOKİ, AKP’nin konut politikalarının merkezine oturtuldu, Başbakanlığa bağlı özel statülü bir kurum haline getirildi. Yıllar içinde yapılan 14 ayrı yasal düzenlemeyle TOKİ inşaat sektörünün dinamiklerine yön veren en temel aktör oldu.

Kamu kuruluşu olmasına rağmen, TOKİ, Kamu İhale Kanunu kapsamı dışına çıkarıldı, mali açıdan denetimde olduğu Sayıştay’dan da koparılarak sadece Devlet Denetleme Kurulu’na tabi hale getirildi.

TOKİ, sosyal konut ve kentsel dönüşüm projeleriyle sosyal devlet misyonu üstlenmiş görünse de, büyük müteahhitlik firmaları, finans sektörü ve arsa spekülatörleri için bir sermaye aktarım mekanizması işlevi gördü. Hazine arazileri, özel projelere açılarak büyük rantlar yaratıldı, “hasılat paylaşım modeli” ile firmalara yüksek karlar sağlandı.

Değerli dostlar,

7 bölümlük dizinin yarınki 4. Bölümde Türkiye’de konut kooperatifçiliğinin 2002-2025 yılları arasındaki politikalarla ne duruma geldiğini paylaşacağım.

Sağlıcakla kalın..!

İzmir 1 Nolu F Tipi Yüksek Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumu

Koğuş B/63

Buca - Kırklar"

Muhabir: DENİZHAN GÜZEL