İnsanın en büyük trajedisi şu hayatta, öleceğini bilmek bana kalırsa. Bunu bilerek yaşamaya çalışan tek canlı türü biziz. Belki de birçok hatamızı bu gerçekten kaçalım, derken yapıyoruz. Kalabalık bir sokakta yürürken, bir kitapta okuduğum farklı bir görüş düştü zihnime. Aslında hayatın trajedisi ölüm değil, yaşarken içimizde ölmesine izin verdiğimiz şeylerdir, diyordu ve ben şehrin en kalabalık caddesinde bunları düşünerek yürümeye çabalıyordum, yolun her iki yanından sel gibi insan akıyordu üzerime. Yüzlerine baktım, gözlerini kaçırdılar. Mutsuz gözlerindeki telaş şaşırttı beni. Adımları hızlıydı, bir yere yetişecek gibi atılıyordu her bir adım. Oysa belli ki, yetişecekleri yer olmak istedikleri yer değildi. Muhtemelen, yanlarında yürüyen ve zoraki dudak hareketleriyle öylesine sohbet ettikleri kişiler de, o an birlikte olmak istedikleri kişiler değildi. Sanki hiçbir şeyi seçmemişlerdi, onlar adına seçilen yaşamı itiraz etmeden üzerlerine giymişler, eğreti duran yerleri birkaç dikiş hilesiyle gizlemişlerdi.

Sokakta uğuldayan o kalabalıktan farklı değiliz ki hiçbirimiz. İçinden yaşam geçmeyen hayatlar yaşıyoruz. Zaman herkese eşit dağıtılmış gözükse de, yaşamın içinde öyle akmıyor saatler. Kimine hiç geçmeyen zaman, kimi için yetişilmez oluyor. İşte önümüzde yepyeni bir yıl daha var. Geçen yılı hatırlayın, neler planlamıştınız, kendinize nasıl da büyük sözler vermiştiniz. Belki hep istediğiniz o seyahate gidecektiniz, belki hep ertelediğiniz o yüksek lisansa yazılacaktınız, belki de bu sene artık evlenecektiniz, aşka ikinci bir şans verecektiniz. Bütün bir yılın daha siz bunları yapmak için adımınızı atamadan geçip gideceğini nereden bilecektiniz ki? Belki de hep söylendiği gibi, yaşam siz planlar yapmakla meşgulken başınıza gelen şeylerdir. Peki böyle diye hayal kurmayalım, plan yapmayalım mı? İnsan hayalleriyle var. Öleceğini bilen tek canlı türü biz olabiliriz ama diğer varlıklardan farkımız sadece bu değil. Biz hayal kurabiliyoruz, dahası kurduğumuz hayalleri gerçekleştirebiliyoruz. Yeter ki isteyelim. Ama sadece istemekle, evrene olumlu mesajlar göndermekle olmuyor hayaller. Çalışmak, emek vermek, düşmek, kalkmak, bir daha düşmek var bu yolda. Aynı hataları yaparak farklı sonuçlar bekleyenlerden olmayalım, akıllıca ama sezgilere de pay bırakan adımlar atalım. Birden büyük adımlarla değil elbette, başarı biriktirilir çünkü. Öyle birden, parmak şıklatır gibi gelmez başarı ya da mutluluk. Sabır ister, adanmışlık ister, yürek ister.

Neden bu yaşamda varım, ben nasıl bir farklılık, anlam sunacağım bu hayata, diye düşünmekle başlıyor her şey. O düşünceleri, davranışlara dökme kararlılığının ardından geliyor başarı.

Evet, sahi, siz ne istiyorsunuz? Bu yıl buna karar vermeye ve o kararın ardından gitmek için gereken cesareti kendi kalbinizde aramaya ne dersiniz? Varsın bu yıl tüm parmaklar gıptayla sizi göstermeyiversin ama siz aynada kendi gözlerinize hayranlıkla bakın. Bu yıl gerçekten sizin yılınız olsun, onu başkalarına vermeyin.