Dünya Emzirme Haftası kapsamında yapılan değerlendirmeler, emzirmenin yalnızca bir beslenme eylemi değil, aynı zamanda bebekle anne arasında duygusal bir köprü işlevi gördüğünü ortaya koyuyor. Uzmanlar, bebeklik döneminin bağlanma açısından hayat boyu sürecek ilişkilerin temelini oluşturduğunu belirtiyor.
Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi'nden Uzman Klinik Psikolog İnci Nur Ülkü, emzirmenin bebeğin psikolojik gelişiminde oynadığı rolü şöyle özetliyor: “Emzirme sırasında annenin bebeği kucağına alması, ten teması kurması, göz göze gelmesi, yumuşak sesiyle ona hitap etmesi, bebeğin içsel olarak ‘güvendeyim’ mesajını almasını sağlar.” Oksitosin hormonunun bu süreçte hem annenin kaygısını azaltmaya hem de bebeği sakinleştirmeye yardımcı olduğuna dikkat çekiyor.
Ülkü’ye göre, bu fiziksel ve duygusal etkileşimler, güvenli bağlanmanın temel yapı taşlarını oluşturuyor. Bu sayede bebekler, sevgi ve güven duygusunu içselleştirerek büyüyor.
Araştırmalar, güvenli bağ kurabilen bebeklerin yaşamın ilerleyen dönemlerinde daha özgüvenli, sosyal ilişkilerde daha becerikli bireyler olduklarını ortaya koyuyor. Ülkü, “Güvenli bağlanma geliştiren bebeklerin ileriki yaşlarda özgüveni yüksek, ilişki kurma becerileri gelişmiş ve stresle baş etme yolları daha sağlıklı bireyler oldukları araştırmalarla da desteklenmiştir.” diyerek bu sürecin önemini vurguluyor.
Emzirme, annenin sadece fiziksel ihtiyaçları karşılaması değil, aynı zamanda karşılıklı duygusal bir alışveriş anıdır. “Anne ise bebeğin verdiği küçük sinyalleri okumaya başlar. Bu karşılıklı uyum, yani ‘duygusal senkronizasyon’, bebeğin sosyal zekasının temellerini oluşturur.” diyen Ülkü, bu anların ileride empati ve duygusal farkındalık gibi becerilerin temelini attığını söylüyor.
PSİKOLAJİK BOYUTU ÖNEMLİ
Bu özel etkileşim anlarında hem anne hem de bebek biyolojik olarak rahatlıyor. Oksitosin ve prolaktin hormonlarının etkisiyle annede kaygı azalıyor, bebekse kendini daha huzurlu hissediyor. Ülkü, “Bu anlar, bebek için içsel regülasyonun temellerinin atıldığı anlardır.” sözleriyle bu sürecin psikolojik boyutuna dikkat çekiyor.
Ancak her annenin emzirme şansı olmayabilir. Bu durumda bağ kurmanın mümkün olmadığı düşünülmemeli. Ülkü, “Her anne-bebek ilişkisi özeldir ve tek bir doğru yolu yoktur.” diyerek emziremeyen annelerin suçluluk hissetmemesi gerektiğinin altını çiziyor. Biberonla besleme anlarında göz teması kurmak, sevgi dolu bir ses tonuyla konuşmak ve bebeğin bedenine şefkatle dokunmak da bağ kurmanın temel yöntemleri arasında yer alıyor.
Son olarak Ülkü, anneliğin herkes için farklı şekillerde yaşandığını hatırlatıyor: “Annelik her kadında farklı bir şekilde yaşanır. Emzirme, bu yolculuğun yalnızca bir parçasıdır.” Sevgi, şefkat ve duyarlılıkla kurulan her bağın, yaşam boyu sürecek güvenli ilişkilerin temelini oluşturduğunu vurguluyor.