Alzheimer hastalığı, hem dünyada hem de Türkiye’de artan hasta sayısıyla önemli bir halk sağlığı sorunu olmaya devam ederken, hastalığın seyrini destekleyebilecek yeni yaklaşımlar bilim dünyasında yakından izleniyor. Son yıllarda bu yaklaşımların başında ise beynin enerji metabolizmasını hedef alan beslenme modelleri geliyor.

Acıbadem Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı ve Beslenme ve Diyetetik Bölümü Başkanı Prof. Dr. Murat Baş, Alzheimer ve beslenme ilişkisini ele alan güncel bilimsel çalışmalara dikkat çekerek, ketojenik diyetin bu alanda öne çıkan destekleyici stratejilerden biri olduğunu vurguluyor.

Prof. Dr. Murat Baş’a göre Alzheimer hastalığında beynin temel enerji kaynağı olan glukozun kullanımında ciddi bozulmalar yaşanıyor. Bu durum, sinir hücrelerinin enerji yetersizliğiyle karşı karşıya kalmasına neden oluyor. Ketojenik diyet ise bu noktada farklı bir metabolik yol sunuyor.
“Sağlıklı bir beyinde temel enerji kaynağı glukozdur. Ancak Alzheimer hastalığında beynin glukozu kullanma kapasitesi azalır. Nöronlar adeta aç kalır. Bu noktada keton cisimcikleri, beyin için alternatif ve daha kolay kullanılabilen bir yakıt haline gelir” diyen Prof. Dr. Murat Baş, ketonların beyin için alternatif bir enerji kaynağı oluşturmasının umut verici olduğunu ifade ediyor.

Ketojenik diyet nedir, nasıl etki ediyor?

Ketojenik diyet; karbonhidratın ciddi biçimde kısıtlandığı, yağ oranının artırıldığı ve proteinin kontrollü tutulduğu özel bir beslenme modeli olarak tanımlanıyor. Bu diyetle vücut, “ketozis” adı verilen metabolik duruma girerek enerji ihtiyacını glukoz yerine yağdan üretilen ketonlardan karşılamaya başlıyor.

Bu mekanizmanın Alzheimer hastalığında bozulan beyin enerji dengesini kısmen de olsa destekleyebileceği, son yıllarda yayımlanan bilimsel çalışmalarla daha sık gündeme geliyor. Prof. Dr. Murat Baş, bu süreci şu sözlerle özetliyor:

“Ketojenik diyet karbonhidratı ciddi biçimde kısıtlayıp yağdan zengin bir beslenme modeli sunarak vücudu keton üretimine yönlendiriyor. Böylece beyin, glukoz yerine ketonları enerji kaynağı olarak kullanabiliyor. Yani beynin aç kalan hücrelerine alternatif bir enerji kapısı açılıyor.”

10 klinik çalışma, 691 hasta: Ortak sonuçlar

2024 yılında The Journal of Nutrition, Health & Aging dergisinde yayımlanan kapsamlı bir derleme, Alzheimer hastalarında ketojenik diyet ve orta zincirli trigliserit (MCT) bazlı beslenme yaklaşımlarını inceleyen 10 farklı klinik çalışmayı mercek altına aldı. Toplam 691 hastayı kapsayan bu analizde, ketojenik veya MCT yağdan zengin diyet uygulanan bireylerde bilişsel işlevlerde anlamlı iyileşmeler saptandı.

Prof. Dr. Murat Baş, bu bulguların klinik açıdan önemine dikkat çekerek şu değerlendirmeyi yapıyor:

“Mini Mental Durum Testi (MMSE) ve ADAS-Cog gibi bilişsel değerlendirme testlerinde belirgin puan artışları görülmesi son derece önemli. Bu, diyetin yalnızca teorik değil, klinik olarak da ölçülebilir bir etki yaratabildiğini gösteriyor.”

Umut verici ama sınırlı

Ketojenik diyetin Alzheimer üzerindeki etkileri yalnızca tek bir çalışmayla sınırlı değil. Experimental Gerontology, Progress in Neurobiology ve Frontiers in Nutrition gibi saygın dergilerde yayımlanan araştırmalar, ketonların beyin hücrelerinde enerji üretimini artırabildiğini, oksidatif stresi azaltabileceğini ve bazı hastalarda hafıza performansını destekleyebileceğini ortaya koyuyor.
Ancak literatürdeki ortak vurgu, bu yaklaşımın dikkatli değerlendirilmesi gerektiği yönünde. Prof. Dr. Murat Baş, bilimsel çerçeveyi şu sözlerle çiziyor:

“Bu çalışmaların büyük bölümü, ketojenik yaklaşımın Alzheimer’da bozulan enerji dengesini kısmen de olsa yeniden kurabildiğini söylüyor. Ancak bilim insanları bu etkiyi ‘umut verici ama sınırlı’ olarak tanımlıyor.”

Herkese uygun değil: Riskler de var

Ketojenik diyetin olumlu etkilerinin yanı sıra bazı riskler barındırdığı da vurgulanıyor. İncelenen çalışmalarda bazı hastalarda trigliserit ve LDL kolesterol düzeylerinde artış gözlemlenirken, diyetin katı yapısı nedeniyle uzun süreli uyum sorunları da bildirildi.

Bu noktada uyarıda bulunan Prof. Dr. Murat Baş, “Özellikle kalp-damar hastalığı, lipid metabolizma bozuklukları olan bireylerde mutlaka hekim ve diyetisyen kontrolünde planlanmalıdır” ifadelerini kullanıyor.

Yaşam kalitesine katkı sağlayabilir

Dünya genelinde yaklaşık 55 milyon kişiyi etkileyen Alzheimer, demansın en yaygın nedeni olarak kabul ediliyor. Türkiye’de ise 700 binin üzerinde hastayı ilgilendiren bu hastalık için günümüzde kesin bir tedavi bulunmuyor. Mevcut yaklaşımlar, daha çok semptomların kontrol altına alınmasına ve hastalığın ilerlemesinin yavaşlatılmasına odaklanıyor.

Araştırmaların önemli bir bölümünün 8–12 haftalık sürelerle sınırlı olduğuna dikkat çekilirken, ketojenik diyetin uzun vadeli etkileri ve güvenliğinin henüz netleşmediği vurgulanıyor. Bu nedenle uzmanlar temkinli iyimserlik çağrısı yapıyor.

Prof. Dr. Murat Baş, süreci şu sözlerle özetliyor:

Göğüs ağrınızın sebebi kalp değil, reflü olabilir!
Göğüs ağrınızın sebebi kalp değil, reflü olabilir!
İçeriği Görüntüle

“Bugün için şunu söyleyebiliriz: Ketojenik diyet Alzheimer’da bazı ilaçların etkisini taklit edebilir, hatta destekleyebilir. Ancak ilacın yerini alacak mucizevi bir çözüm olarak görülmemelidir.”
Beslenmenin Alzheimer’la mücadelede giderek daha güçlü bir tamamlayıcı unsur haline geldiğini belirten Prof. Dr. Murat Baş, sözlerini şöyle tamamlıyor:

“Beslenme, Alzheimer’da tek başına bir tedavi değil; ama doğru planlandığında hastaların yaşam kalitesine anlamlı katkılar sunabilecek güçlü bir araçtır. Önümüzdeki yıllarda daha büyük ve uzun süreli çalışmalarla bu tablonun çok daha netleşeceğine inanıyoruz.”

Kaynak: BASIN BÜLTENİ