İki farklı insanın aynı nesneye ve aynı olaya dair görüleri farklıdır. Neyi nasıl gördüğümüzü belirleyen şey, eğitimimizdir. Bu nedenle devrimlerin tamamlanması için atılan ilk adım hep eğitime dair olmuştur. Cumhuriyet devriminin Köy Enstitüleri ile tamamlanmak istemesi bundandı ama biliyorsunuz, bu çaba yarım kaldı. Belki de tam da bu nedenle, cehalet günden güne büyüdü, aramızda okumuş da olsa, dünya görüşünü geliştirememiş insanlar hatta profesörler bile türedi. Çünkü bilimsel bir eğitimi dinle yan yana getirirseniz, bir yanını eksiltirsiniz. Din bireysel bir olgudur, onu eğitime ve topluma mal edemezsiniz. Elbette laik bir devlet söz konusu ise…  Türkiye bu çizgiden şaşarsa, neler olabileceğini yakın coğrafyalarımızdan biliyoruz, değil mi?

Ülkede kayırma, soruları çalıp verme, makalelerde intihale dikkat etmeme derken, istediğiniz kişiyi olmasını istediğiniz makama yerleştirmek çok kolay, ne yazık ki. Liyakattan önce kime sadakat gösterdiğiniz önemli. Oysa bilimin ölçütü bilgidir, objektif bakış açısını koruyabilmektir. Bunlara sahip olmadan akademide veya kamuda yükselenler geleceğimizin önünde büyük bir engel, çocuklarımızın geleceği için ciddi bir tehlikedir. Bu, toplumda, içimizdeki gizli salgındır, en az korona kadar yayılmaya müsait ve bana sorarsanız ondan daha korkutucudur.

Dünyada bilimin önemsenmemesinin, yatırımların savaşa yapılmasının ciddi sonuçları görülüyor. Yönetimler sertleşiyor, her alanda muhafazakarlaşıyor. Oysa dua, kul ile Allah arasındadır, aracıya ihtiyaç olmadığı gibi, yapılan ibadeti herkesin gözüne sokmanın da bir anlamı yoktur. En azından çocukken bize böyle öğretilmişti. Eskiden din, ahlak olmadan düşünülemezdi. Ahlak, kişinin vicdanıdır çünkü ve o susarsa, dini kurallar eksik kalır. Laik bir toplum en çok da bunun koruyucusudur, inancın özgürlüğünün bekçiliğidir aynı zamanda.

Artık hiçbir konuda susma vakti değil! Kol kırılıp yen içinde kalmamalı. Kırık dökük ne varsa ortaya sermeliyiz. Uygar bir toplumu başka türlü kuramayız ve son yıllarda yaşananlar bize gösterdi ki, geleceğe sadece medeni toplumlar erişebilecek. Çocuklarımıza farklı bir gelecek sunabilmeliyiz. Unutmayın, çocuklukta bedende ve ruhta açılan bir yaranın kapanması ömür boyu mümkün olmuyor. Dünyanın bunca zalimliğe teslim olmuş olması belki de bundandır. Adalete inancı kalmayan, eşitlik ilkesine saygısını yitiren bir nesil sağlıklı bir toplumu inşa edemez. Kuralların olmadığı yerde kim güçlüyse onun kuralı geçerli olmaya başlar. Bir süre sonra da paranın satın aldığı güç her yeri ele geçirir. Ben farklı bir dünya hayal ediyorum ve bu hayalime katılacak birçok dürüst, bilimden ve sanattan yana, doğaya saygılı insan olduğunu yaptığım etkinliklerde görüyorum. Zalimler çok kalabalık gözükebilir ama iyi insanlar aslında onlardan çok daha fazla, sadece yan yana durmaya ihtiyaçları var. Sorunlarımız çok fazla, gündemimiz her zaman oldukça yoğun, kafalarımız epeyce karışık ama hep birlikte doğru bir yol bulmak zorundayız. Bu ülke bizim, bu vatan hepimizin.