Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo, Televizyon ve Sinema Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Denizcan Kabaş, 14 Kasım Dünya Sinema Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada, sinemanın dijital çağda geçirdiği büyük dönüşümü değerlendirdi. Kabaş, teknolojinin sinemayı yalnızca anlatı sanatı olmaktan çıkarıp aynı zamanda bir “dijital hafıza alanı” hâline getirdiğine dikkat çekti.
Sinemada büyük dönüşüm

Dr. Kabaş, “Artık bir hikâye yalnızca perdede değil, sosyal medyada, sanal gerçeklikte hatta yapay zekâ destekli deneyimlerde var olabiliyor. Dolayısıyla sinemaya farklı bir gözle bakıldığında aynı zamanda bir tür ‘dijital hafıza alanı’na dönüşümün söz konusu olduğu da söylenebilir.” ifadelerini kullandı. Dijitalleşmenin, film üreticilerine yeni bir anlatım dili geliştirme fırsatı sunduğunu belirten Kabaş, sinemanın tamamen dijitalleşmesinin etkilerini ise henüz tam olarak göremediğimizi söyledi.
Pandemi sinema salonlarını etkiledi
Pandemi sürecinin sinema salonları için dönüm noktası olduğunu vurgulayan Dr. Kabaş, evde film izleme alışkanlığının yaygınlaşmasıyla kolektif izleme deneyiminin azaldığını ifade etti. Ödüllü yerli yapımların gösterimi, sinema sonrası söyleşiler ve tematik gösterimler gibi uygulamaların bu bağı yeniden kurmaya yönelik önemli adımlar olduğunu söyledi.
Dijital platformlar ve yeni izleme alışkanlıkları
Netflix, Amazon Prime ve Max gibi dijital platformların sinema kültürünü dönüştürdüğünü kaydeden Dr. Kabaş, izleyicinin filmi artık bir etkinlik olarak değil, hızlı tüketilen bir içerik akışı olarak deneyimlediğine dikkat çekti. “Olumlu tarafı erişimin, çeşitliliğin ve görünürlüğün artması. Olumsuz tarafıysa sinemanın hızlı tüketim ve izleyici verisi odaklı üretim kültürüne teslim olması,” dedi.
Hibrit sinema anlayışı kapıda
Dr. Kabaş, yapay zekânın senaryo yazımından görsel efektlere kadar üretim süreçlerine dahil olmaya başladığını belirterek, gelecekte yapay zekâ ile insan yaratıcılığının iç içe geçtiği hibrit bir sinema anlayışının doğabileceğini söyledi:
“Belki gelecekte yapay zekâ ile insan yaratıcılığının iç içe geçtiği hibrit bir sinema anlayışı doğacak ama duyguyu algoritmayla değil insanla inşa eden filmler her zaman bir biçimde var olacak.”
Etik ve sanatsal tartışmalar
Deepfake ve dijital oyuncuların etik ve hukuki açıdan tartışmalara yol açtığını aktaran Dr. Kabaş, teknolojinin suistimal edilmesi durumunda sanatın temel unsuru olan ‘insanlık hâli’nin zarar göreceğini söyledi.
İnsanın beyazperdeye yansıyan anlatımı
Sinemanın geleceğinin, teknoloji veya endüstri odaklı bir rekabetten ziyade, insanın duygusal ve estetik alan yaratma becerisinde gizli olduğunu vurgulayan Dr. Kabaş, sözlerini şöyle tamamladı:
“Teknoloji ne kadar gelişirse gelişsin, bir hikâyeyi anlamlı kılan şey her zaman onu anlatan insanın iç dünyası, toplumla kurduğu ilişki ve hayatı yorumlama biçimini aktarma yolu olmaktadır. Bu nedenle, dijital çağda bile sinemayı yaşatan şey, teknolojinin, platformların ya da endüstrinin inşa ettiği değil insanın beyazperdeye yansıyan büyülü anlatımıdır.”



