Medicana Zincirlikuyu Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Dyt. Burcu Sel, epigenetik beslenmenin genetik yapıyı değiştirmeden genlerin nasıl çalıştığını etkileyebildiğini ifade ediyor.
Epigenetik, DNA dizisinde değişim olmadan genlerin açılıp kapanmasına yol açan mekanizmaları inceliyor. Bu süreçte bazı genler “kapalı” konuma geçerek ürün üretmezken, bazıları ise aktif hale gelebiliyor. Dyt. Sel, “Yani, yediğimiz besinler, genlerimizin nasıl çalıştığını ve vücudumuzun nasıl tepki verdiğini etkileyebilir. Kötü beslenme sonucu kimyasal ve metabolik nedenli mutasyonlar ve modifikasyonlar genleri değiştirebilmektedir” dedi.
YANLIŞ BESLENME GEN İFADESİNİ DEĞİŞTİRİYOR
Aşırı yağlı, düşük proteinli ya da dengesiz beslenmenin gen ifadesinde olumsuz değişiklikleri tetikleyebileceğini aktaran Dyt. Sel, “Bunun sonucunda metabolik hastalıklar diyabet, kardiyovasküler hastalıklar, obezite, kanser vb. metabolizmada değişikler olabilmektedir. İyi beslenme epigenetik değişikliğe bağlı oluşan hastalıkların görülme oranını azaltabilir” diye konuştu.
Özellikle anne-baba adaylarının beslenme biçimlerinin çocukların ileriki yaşamındaki sağlık üzerinde etkili olduğuna değinen Sel, gebelik döneminde yeterli folat alımının nöral tüp defekti riskini azalttığını da hatırlattı.
KANSER RİSKİNİ AZALTMADA YARDIMCI
Epigenetik beslenmenin yalnızca gen ifadesini korumakla kalmadığını söyleyen Dyt. Sel, bunun aynı zamanda kanser ve metabolik hastalık risklerini azaltmaya, nörolojik ve kardiyovasküler sağlığı desteklemeye yardımcı olduğunu belirtti. Ayrıca yaşlanma karşıtı etkilerinin de dikkat çekici olduğunu söyledi.
EPİGENETİK BESİNLER
Epigenetik mekanizmaları etkileyebilen bazı besin gruplarına da dikkat çeken Dyt. Sel, şu önerilerde bulundu:
Koyu yeşil yapraklı sebzelerle folik asit (B9-Folat) alın: Vücutta DNA sentezi, hücre bölünmesi ve kırmızı kan hücrelerinin oluşumu gibi hayati işlevlerde görev alır. Özellikle koyu yeşil yapraklı sebzeler başta olmak üzere birçok besinde doğal olarak bulunur.
Veganların alması gereken takviye B12 (Kobalamin): Sinir sistemi sağlığı, kırmızı kan hücresi üretimi ve DNA sentezi için hayati öneme sahip bir vitamindir. B12 vitamini hayvansal kaynaklı besinlerde bulunur. Bitkisel gıdalarda doğal olarak bulunmaz, bu yüzden vegan bireylerin takviye alması gerekir.
Yumurtayla kolin desteği: Vitamin benzeri bir besin öğesi olarak sınıflandırılır. Kolin; beyin, karaciğer ve kas sağlığı başta olmak üzere birçok sistemde görev alır. Yumurta, dana karaciğeri kolin içeriği yüksek olan besinlerdir.
Turpgillerden sülforafan - isotiyosiyanat takviyesi: Güçlü bir antioksidan ve fitokimyasal bileşik olan bu madde, özellikle brokoli ve brokoli filizlerinde bulunur. Lahana, brüksel lahanası ve turp da orta düzeyde içerir.
Denizden gelen destek Omega-3 yağ asitleri (EPA-DHA-ALA): Anti-inflamatuar genleri aktive edebilir. Balık, keten tohumu, ceviz, chia tohumu ve semizotu omega-3 açısından zengindir.
Mor rengin gücü polifenollerde saklı: Yaban mersini, böğürtlen, nar, üzüm, mor soğan, yeşil çay, zerdeçal, kekik, zeytinyağı, fındık ve badem polifenol zenginidir.
Kurkumin ile antioksidan desteği: Zerdeçalın aktif bileşeni olan kurkumin, karabiber ve sağlıklı yağlarla birlikte tüketildiğinde emilimi artar.
Yaşlanma karşıtı resveratrol: Mor ve kırmızı üzüm, yaban mersini, kızılcık ve dut gibi besinlerde bulunur. Hücre düzeyinde uzun ömürle ilişkili proteinleri aktive edebilir.
Meyve ve kuruyemişlerde elajik asit: Ahududu, böğürtlen ve ceviz bu antioksidan açısından öne çıkar.
Çinko: Sığır eti, kuzu eti, deniz ürünleri, yumurta sarısı, kabak çekirdeği ve kuruyemişler önemli kaynaklardır.
Selenyum: Brezilya fıstığı, somon, ton balığı, kırmızı et, sarımsak ve tam tahıllı ürünlerde bulunur.
Vitamin E: Badem, fındık, avokado, ıspanak, brokoli ve zeytinyağı zengin kaynaklardır.