İzmir’in gözlerden uzak bir köyünde, tarihin tozlu sayfalarından çıkan büyüleyici bir hikâye yatıyor.
Çeşme’nin yalnızca 22 kilometre doğusunda, Ildırı Köyü'nde yer alan Erythrai Antik Kenti, hem mimarisi hem de efsaneleriyle görenleri büyülüyor.
Antik kaynaklara ve arkeolojik bulgulara göre, Erythrai (ya da Erythrae), İzmir’in en eski yerleşimlerinden biri. İlk izlerin M.Ö. 3. bin yıldan kalma olduğu düşünülüyor. Arkaik Dönem'den Helenistik ve Roma Dönemi'ne kadar uzanan bu antik kent, İyonya'nın 12 büyük devletinden biri olarak ticaretin ve diplomasinin merkezi olmuş.
Erythrai, sadece efsaneleriyle değil, dünyaca ünlü antik sikkeleriyle de dikkat çeker.
Sikkelerde aslan postu giymiş Herakles başı, galop yapan atlar, güneş sembolleri ve kentin antik isminin kısaltması olan EPY (ERY) yer alır.
İlk kazılar 1960'larda Prof. Dr. Ekrem Akurgal tarafından başlatılmış, 2007'den itibaren Doç. Dr. Ayşe Gül Akalın Orbay tarafından sürdürülmektedir.
Efsaneye göre, Herakles’e adanmış kutsal bir alan olan Herakleion Tapınağı, deniz üzerindeki ahşap bir salda yüzen heykeliyle şehre yaklaşır. Ne Erythraililer ne de karşı kıyıdaki Chios (Sakız) halkı bu salı karaya çekmeyi başarabilir. Ta ki bir Erythrai’li balıkçı rüyasında bir ip yapılırsa salın kıyıya geleceğini görür: Ancak ip kadın saçından yapılmalıdır. Kentin kadınları saçlarını vermeyi reddeder, fakat Trakya kökenli özgür ve köle kadınlar gönüllü olur. Sal kıyıya ulaşır, ancak o günden sonra sadece Trakyalı kadınların tapınağa girmesine izin verilir. Bu efsanevi ip ise yıllarca kutsal alanda saklanır.
Athena Tapınağı, Herakleion, İon düzeninde inşa edilmiş yapılar, süslemeli lahitler ve Ephesos tarzında mimari örnekler gün yüzüne çıkarıldı.
Üstelik bu kadim şehir, bir zamanlar sadece Trakyalı kadınların saçından yapılan bir iple kurtarılmış!
Kentin kahramanı Erythros’un şaha kalkmış atı zapt etmeye çalıştığı betimlemeler bile bu antik paralarla günümüze taşınmıştır.