Bir tür tahammülsüzlük oluşumu yıllardır almış başını gidiyor. Öyle ki, bu tahammülsüzlük; çocukların davranışlarına kadar indi. Çocuk, küçücük yaşıyla ilimden ve bilimden yana olunca; dinsiz olabiliyor. Pekâlâ, bilimi ve teknolojik gelişmeyi bir kenara bırakıp, sadece denetimsiz, cinsel istismarda bulunan tarikatların ve onları yöneten Kuran kursu hocalarının elindeyse; geleceğin dindarı, hocası oluyor.
Değerli okurlar, çocuklarımız bizim geleceğimiz. Bunu en iyisini Mustafa Kemal Atatürk söylemiştir. O çocuklar büyüyüp, birer genç olduklarında, çağdaş, bilime yatkın, teknolojide deha, ekonomi ve siyasette zeki olmalarını beklemiştir. “Bütün ümidim gençliktedir,” diyen Atatürk, Meclis konuşmasındaki o konuşması, bağnaz ve sağ merkez partilerin her zaman kullandığı bir kozdur.
Demiştir ki, “Biz, ilhamlarımızı gökten ve gâipten değil, doğrudan doğruya hayattan almış bulunuyoruz. Bizim yolumuzu çizen; içinde yaşadığımız yurt, bağrında çıktığımız Türk milleri ve bir de milletler tarihinin bin bir facîa ve ıstırap kaybeden yapraklarından çıkardığımız netîcelerdir.”
Bugünkü durum ise, Tanrı’nın buyruklarını da kendi kılıfına uydurarak, yeni nesli de kendileri gibi büyüten bir güruh ile karşı karşıyayız. Din, asla devlet ile bir olamaz. Çünkü din kendi içinde farklıdır. Siyasette yeri olamaz; şayet olursa, din ile kandırılan cahil bir toplum ortaya çıkar. Günümüzde olduğu gibi.
Türkiye’de Atatürk’ün kurmuş olduğu Diyanet, dinin siyasette uzak kalması, dini görevini sadece icra etmesi için yer almıştır. Devlet adına bir kurumdur ve din görevi yapan her kişiyi, kurumu denetlemekle tabiidir. Ama bakınız kaç Kuran kursu denetleniyor? Çoğu tarikat ve bunlara bağlı Kuran kurslarında çocuklara cinsel istismar yapılıyor, hocalar, şeyhler korunuyor.
Ensar Vakfı’nın, 34 çocuğa cinsel istismarda bulunduğuna dair haberler çıktı, iddialar doğrulandı. Vakıf, dönemin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sema Ramazanoğlu’nun bir lafıyla korundu: “Bir kereden olmuş bir olay için, bir kurum karalanamaz.”
Yani halk dilinde, ‘bir kereden bir şey olmaz,’ denildi.
Gerçekten bir kereden bir şey olmaz mıydı?
Sadece sonraki dönemlerde o bakan gitti, yerine başkası geldi. Değişen bir şey olmadı.
O bir kereden bir şeyler oldu, istismarın da yolu açıldı, tarikatlara teslim edilen çocukların da sayısı arttı.
Her yıl ‘Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı kutluyoruz bu ülkede. Ve Atatürk’ü tanımanın, bilmenin en iyi yolu da bu bayramdır. Çünkü kendi çocuğu olmadığı halde tüm dünya çocuklarına bayram hediye eden bir liderdi.
Tarikata teslim edilen gelecekler
Yeni nesli de tarikatların eline vererek, mevcut düzenin devam etmesi için nesil yetiştiriliyor. Her 23 Nisan geldiğinde, bilimden uzak, edebiyat bilmeyen, teknolojiden anlamayan, geleceği çalınmış çocukların ya tarikatların elinde heba oluyor ya da çocuk yaşlarında çalıştırıldıklarını ve gelecekten, oyunlarından çalındıklarını okuyoruz
.Profesör(Prof.) Doktor(Dr.) Esergül Balcı, Cumhuriyet gazetesinden İpek Özbey’e verdiği söyleşide, yaklaşık 1 milyon çocuğun tarikatların elinde olduğunu söyledi. Öyle ki, “Tarikat yurtları, okullar, kursları ve evleri her türlü istismara açık,” demişti.
Buna sebep de ailelerin yoksulluğu ve sahipsizliği sebebiyle çocukların tarikatlara teslim edildiğini öne sürüyor.
Prof. Dr. Balcı, sözlerine şunları ekliyor: “Büyükşehirlerin varoşlarında yaşayan, kırsaldan gelen, dinsel ve geleneksel değerlerle çocuklarını koruyabileceğini zanneden ailelerin çocukları…”
Bir kibrit çöpüyle koca aydınlık
O çocuklara İzmir’de Yeni İzmir gazetesi ulaştı.
Onlar, Tepecik’teki roman çocuklardı. Uyuşturucu bataklığına girmeden, spor ve tiyatroya uyum sağladı; hayatları değişmenin yoluna girdi.
O çocuklar, bu ülkede bir nesil olmanın yolunda adımlıyor. Uyuşturucunun, toplumun korkarak girdiği yerlerde büyüyen, çocuk yaşta evliliklerin ve istismarın yaşandığı yerde; onlara bir el verildi, ateş olmanın yolundalar… Umut olmanın en güzel yerinde adımlıyor o çocuklar.
Önümüzde bir 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı var. Politikacılar ‘Çocuklarımız’ diyecek, sonra onları tarikatlara teslim edip geleceklerini çalacak! İzin vermeyelim. El verelim, onları hayata, bilime, spora, kültür ve sanata katalım.
Bunun için ailelere, eğitimcilere çok iş düşüyor.
Biz, Yeni İzmir gazetesi olarak her zaman karanlığa bir kibrit çöpü olarak yaklaşma cesareti gösteriyor ve o çocuklara da aileleri aracılığıyla ulaşmanın yolunu arıyoruz. Nerede bir karanlık varsa, oraya bir kibrit çöpüyle aydınlatmaya hazırız!
Bunun için de Yeni İzmir’i tanımanın, o gazeteyle olmanın ve her güvendiğiniz kişiye güvenecek kadar bu gazeteye de güvenmenizin fırsatını sunuyorum.
Eminim, sizler de elinizdeki son kibrit çöpünü yakıp karanlığı bizimle daha da aydınlatmayı istersiniz! Çocuklara aydınlık gelecek, dünyanın dördüncü kuvveti olan medya ile mümkün…