Ne sokak gürültüsü, ne betonarme kalabalık… Sadece denizin sesi, sıcak kumlar ve gizemli bir doğa kokusu. Ege’de, tarihiyle iç içe geçmiş, 5 kilometrelik bu sahil şeridi hem zamana hem de kalabalığa meydan okuyor.
Yılın 300 günü güneşli olan bu eşsiz kıyı, özellikle Mayıs ile Ekim arasında bambaşka bir güzelliğe bürünüyor. Göz alabildiğine uzanan altın sarısı kumsallar, denizle birleştiğinde ortaya kartpostallık manzaralar çıkıyor.
En sıcak aylarda 25-26 dereceye kadar çıkan deniz suyu sıcaklığı sayesinde, burada serinlemek yalnızca bir tatil değil, adeta bir ritüel. Üstelik bu sahilde sizi yalnızca dalgalar karşılamıyor: Kıyıya eşlik eden endemik kum zambakları, rüzgarla birlikte neredeyse fısıldıyor gibi…
Burası yalnızca bir plaj değil; aynı zamanda geçmişin kralları, kraliçeleri ve seyyahlarıyla aynı manzarayı paylaşabileceğiniz bir doğa müzesi gibi. Söylenene göre, tarihin büyük isimlerinden biri bu sahilde mola vermiş… Belki bir gün batımında, belki bir savaş öncesi sabahında…
Koruma altında olan bu bölge, doğal dokusunu büyük ölçüde muhafaza etmiş durumda. Belediyeye ait sınırlı sayıdaki tesis ve kamp alanları dışında yapılaşmanın olmadığı plajda, şemsiye, şezlong, duş, tuvalet gibi ihtiyaçlarınızı rahatlıkla karşılayabilirsiniz.
Doğayla baş başa kalmak isteyenler için ideal olan bu yer, aynı zamanda aksiyon tutkunlarını da unutmuyor. Çevresindeki su parkları, jeep ve ATV safarileri, hatta at sırtında yapılan doğa turlarıyla günü bambaşka bir şekilde geçirebilirsiniz.