Denizli Özel Egekent Hastanesi İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Ahmet Bilge, kanserle mücadelede erken teşhisin yanı sıra kişiye özel risk profili oluşturmanın tedavi başarısını artırdığını vurguladı.

Dr. Ahmet Bilge, günümüzde iç hastalıkları biriminin kanser taramalarında daha kişiselleştirilmiş yaklaşımlar benimsediğini belirterek, “Tarama yöntemleri artık kişiye özel planlanıyor. Tarama kararları artık her hastanın yaşı, yaşam tarzı ve risk faktörleri göz önünde bulundurularak veriliyor. Bağırsak kanseri için 50 yaş üstü bireylerde kolonoskopi ana yöntem olarak tercih edilirken, ailesinde kanser öyküsü olan veya başka risk faktörleri taşıyan kişilerde yıllık gaitada gizli kan testi (FIT) gibi alternatifler de uygulanabiliyor. Akciğer kanseri taramaları, 50-80 yaş arası ve uzun süreli sigara içmiş bireylerde düşük dozlu bilgisayarlı tomografi yöntemiyle yılda 1 yapılabiliyor. Meme kanseri taramaları ise 40 yaş üzerindeki kadınlarda genellikle iki yılda bir mamografi ile gerçekleştiriliyor. Bu taramalar, iç hastalıkları birimi tarafından radyoloji ve onkoloji uzmanlarıyla iş birliği içinde yürütülüyor ve toplum sağlığı hedefleriyle uyumlu hale getiriliyor” dedi.

Kanserde erken teşhisin başarısı için her hastaya özel risk profilinin oluşturulmasının şart olduğunu ifade eden Dr. Bilge, sözlerine şöyle devam etti: “Gelişmiş görüntüleme teknikleri ve biyobelirteçler, doğru zamanda doğru kararı almayı kolaylaştırıyor. Ancak bu testler, hastanın genel sağlık durumu ve yaşam kalitesiyle uyumlu bir şekilde entegre edilmeli.”

Ameliyatsız prostat tedavisi! Yalnızca 15 dakikada çözüm
Ameliyatsız prostat tedavisi! Yalnızca 15 dakikada çözüm
İçeriği Görüntüle

Tarama sonuçlarının ardından izlenecek yol haritasının da teşhis kadar önemli olduğunu belirten Dr. Bilge, “Yüksek risk taşıyan bireylerde taramalar daha sık yapılırken, düşük riskli kişilerde gereksiz testlerden kaçınılarak hem hasta konforu sağlanıyor hem de sağlık kaynakları korunuyor” ifadelerini kullandı.

Hasta takibinin kanser tedavisinde sessiz kahraman olduğunu vurgulayan uzman, bu süreci üç başlık altında topladı: “Kanser sürecinde tedavi kadar önemli olan bir diğer konu da düzenli hasta takibi. Tedaviye verilen yanıtın izlenmesi, yaşanabilecek yan etkilerin yönetimi ve yaşam tarzı değişiklikleriyle hastayı desteklemek büyük önem taşıyor. Takip sürecinde özellikle ilk 2 yılda kontroller genellikle üç ayda bir planlanıyor. Daha sonraki yıllarda ise hastanın durumu ve biyobelirteç sonuçlarına göre takip aralıkları yeniden düzenleniyor. Gerektiğinde görüntüleme yöntemleriyle destek sağlanıyor. Hasta takibi, yalnızca tedavinin başarısını değil, hastanın yaşam kalitesini de doğrudan etkiler. Bu nedenle hastane içinde etkin iletişim ve veri paylaşımı bir zorunluluktur.”

Kaynak: İHA