Konrot, her 100 çocuktan 5’inde görülen kekemeliğin sanıldığı kadar basit bir sorun olmadığını, aksine yönetilmesi en güç konuşma bozukluklarından biri olduğunu vurguladı.
Prof. Dr. Konrot, “Okul öncesi dönemdeki çocuklar için 'ne kadar erken, o kadar iyi' prensibi geçerlidir.” diyerek erken müdahalenin kritik önemine dikkat çekti.
“KEKEMELİK KENDİLİĞİNDEN ORTAYA ÇIKAR”
Kekemeliğin 2 ila 5 yaş arasında kendiliğinden başladığını belirten Prof. Dr. Konrot, yaşa göre farklı yöntemlerin uygulanması gerektiğini dile getirdi:
“Kekemelik her 100 çocuktan beşinde gözlenir. Kekemeliğe müdahale, kişinin yaşına göre tamamen farklılık gösterir. Okul öncesi dönem, okul çağı, ergenlik ve yetişkinlik dönemlerinin her biri farklı yaklaşımlar gerektirir.”
TEDAVİDE DOĞRUDAN VE DOLAYLI YÖNTEMLER
Kekemelik terapisinde temel olarak iki farklı yaklaşım bulunduğunu anlatan Konrot, şu bilgileri verdi:
“Özellikle okul öncesi dönemde sıkça başvurduğumuz dolaylı yöntemde, çocuğa müdahale etmek yerine çevresi düzenlenir. Bu, ailenin bakış açısını değiştirmeyi, onları bilgilendirmeyi ve sürece doğal gelişimin bir parçası olarak yaklaşmalarını sağlamayı içerir. Diğer yandan, doğrudan yöntemlerde ise değişim için farkındalık yaratmak esastır ve bu amaca yönelik terapiler uygulanır.”
ÜÇ FARKLI TERAPİ YAKLAŞIMI
Prof. Dr. Konrot, kekemelik terapisinde öne çıkan üç yöntemi şöyle sıraladı:
“Birincisi, klasik konuşma terapisi olan akıcılığın biçimlendirilmesidir. İkinci yaklaşım ise kekemeliğin yönetilmesidir. Üçüncü ve daha yeni bir yaklaşım ise bizim de Üsküdar Üniversitesi'nde uygulamaya başladığımız, kişinin konuşma şekline değil, iletişim becerilerini geliştirmeye odaklanan yöntemdir. Bu yaklaşımda hedefimiz, bireyi daha iyi iletişim kurabilen bir kişi haline getirmektir.”
Konrot, kekemelik tedavisinin kişiye özel bir süreç olduğuna işaret ederek şunları söyledi:
“Özellikle 'Kekemelik tamamen iyileşir mi?' gibi soruların kesin bir cevabı yoktur. Sürecin nasıl ilerleyeceğini ancak yaşayarak görebiliriz.”
Bilimsel verilerin umut verici olduğunu belirten Konrot, özellikle okul öncesi dönemde doğru müdahalelerle tamamen iyileşmenin mümkün olabileceğini, ancak bunun her çocuk için geçerli olmadığını ekledi.
DİJİTAL ÇAĞIN ETKİLERİ
Prof. Dr. Konrot, dijitalleşmenin çocukların iletişim becerileri üzerindeki etkisine ilişkin soruların sıkça gündeme geldiğini belirterek şu değerlendirmeyi yaptı:
“Ben WhatsApp'ta yazışırken düzgün cümleler kurmaya çalışıyorum ama bir genç 'tamam' yerine 'tmm' diye yazıyor. Şimdi hangisi doğru? Benim düzgün cümlelerle yazmam mı, yoksa WhatsApp'ın kendi jargonu mu? Dijital iletişimin de kendine özgü bir sistemi var ve o kendi mecrasını bulacak.”
Sonuç olarak, Prof. Dr. Konrot’un da altını çizdiği gibi kekemelik tedavisi, sadece konuşan kişiyi değil, aile ve sosyal çevreyi de içine alan çok boyutlu bir süreç. Bu nedenle “kişiye özel yaklaşım” her yaş grubunda en kritik nokta olarak öne çıkıyor.