Medyada değişim, her geçen yıl kendini çok hızlı gösteriyor. Bu değişimi artık yeni nesil ile genç neslin çatışması arasında görmek mümkün. Tabii ki tahammül seviyesinin düşmesiyle de ilgili bir durum.

Televizyonda bir filmi izlemek, reklam süreleriyle birlikte 3 saati buluyor. Oysaki o film sadece 90 dakika, yani 1,5 saat. Ve o filmi televizyondan ücretsiz izliyoruz, ama sık yayınlanan reklamlar, tahammül seviyesini düşürüyor ve bıkkınlık uyandırıyor. Reklamlar televizyonlarla var olmadı, hep vardı. Sinemalarda da vardı, vardır.

Bu kanallardan, televizyonlardan uzaklaşmanın da bir diğer alternatifi… Tabii ki bu reklamlar ilk değildi. Yıllardır var olan gelir kaynağıdır, nitekim de önemli. Sadece televizyon için değil. Gazete için de, YouTube için de önemli gelir kaynağı reklamdır.

Lâkin yeni çağda televizyonlar artık yeniliğe ayak uyduramıyor. Yeni film yok, eski filmler çokça gösteriliyor. Yaz ve pembe dizilerle aile ilişkilerini ve gençler arasındaki ilişkileri bozan türlü diziler arttı. ‘Kadın programları’ denilerek cinsiyetçi yaklaşımların arttığı, ‘Sabah kuşağı’ olarak nitelenmesi gereken izdivaç programları, aileyi sarsan, yıkan, kötü sonuçları topluma yeniden hissettiren o saçmalıklarla dolu televizyon programları artık etkisini azaltsa da izlenmesi sürüyor.

“İzlenecek başka bir şey yok” diyerek bahanelerin arkasına sığınan toplum, bu içeriklerle farkında olmadan da kendilerini bir ateşin içinde buluyor. Yemek programları da bunlarda yer alıyor.

Çeşitlilik internet oranını artırıyor

Elimizdeki her teknolojik cihazda çeşitlilik çok arttığından, internette geçirdiğimiz zaman da bu denli artıyor. Bu da telefon, tablet, hatta televizyonda dahil interneti kullanmaya itiyor. Türkiye’de ilk siyah-beyaz ekranlı televizyonlar sınırlı sayıda üretilirken köylerde veya bazı şehir merkezinde bulunan evlerde onlarca kişi tek televizyonu izlerdi. Bu durumun benzerini ‘Vizontele-Tuuba’ filmlerinde de gördük. Henüz renkli televizyona geçilmediği ve televizyonun az olduğu dönemlerde tüm günümüz televizyon başında geçerdi. Şimdi ise 5 saate indi. Ama internette geçirdiğimiz süre neredeyse günde 8 saate çıktı.

Televizyonun etkisi, internetin çağa yayılmasıyla sonlanmaya başladı, lâkin hâlâ nefes alıyor. Gençlerin televizyon karşısında zaman geçirmesi artık çok aza indi.

11 yılda yaklaşık yüzde 50 artış

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), yaptığı bir araştırmada hane halkının internet kullanım oranının 2012 yılında yüzde 47,2 iken 2023 yılında bu oranın yüzde 95,5 olduğuna işaret ediyor. 11 yılda yüzde 48’İn üzerinde bir artış çok kötü bir artış…

Geçen yıl (2022) bu oranın üzerine yüzde 1,4 puan artış göstermiş. Yani her yıl yüzde 1’in üzerinde artış gösterirse, gelecek yıl (2024) bu oran toplamda yüzde 96,5 olur. Bu da son 5 yılda yüzde 100’ü geçen bir artış demektir.

İnternet üzerinden her türlü sipariş verip satın almada iyileşsek de bu durumun film, dizi üzerinden yoğunlaşmasını ele almak isterim. Çünkü televizyon kullanımı bu sayede düştü. Televizyonda zaman geçirmenin azalması, kişileri dijital içerik üretilen YouTube, Netflix, IPTV, BluTV, PuhuTV, Prime Video gibi film-dizi izlemeye itti. Bunlar da reklamsız olduğundan, satın alınarak reklamı da geçmiş oluyoruz. Televizyonda ise izlenen filmler ücretsiz olsa da kanalların reklam vererek kazanması ve kanallar kitleyi o sürede de ekranda tutmanın çabası içinde. Bizler, o reklamı izlememek için hem internet aboneliğine hem de dijital içerik üretilen film-dizi platformlarına para ödüyoruz.

TÜİK’in verilerinde ilk 3 aylık internet kullanımında bireylerin yüzde 30,7’sinin film veya dizi izleme hizmeti satın aldığını ortaya koyuyor.

Televizyon izleme oranının düşmesindeki en büyük etken, istenilen platformda istenilen filme ânında erişim ve reklamsız izleme keyfini aramak oluyor.

Ve bu platformları yine televizyona bağlayarak izlemeye çalışmak, televizyon izleme oranını etkilemez. Sadece ücretli film-dizi platformlarının izlenme oranını artırıyor. Teknolojik çağ, tıpkı ‘Vizontele’ gibi televizyonu toprağa gömmemizi sağlıyor. Tabutun son çivisi de çakılıyor… Televizyon artık ölüm döşeğinde.