Uzman Klinik Psikolog Merve Umay Candaş Demir, gerçek mutluluğun banka hesabından çok, içsel tatminle mümkün olduğunu vurguluyor.

“İnsanların ‘zengin olma’ hayalinin aslında sadece lüks yaşamla ilgili olmadığını belirten uzmanlar, daha derinde, güvenlik, saygı görme ve kabul edilme arzusu yattığını söylüyor.” diyen Demir, paranın önce temel ihtiyaçları karşıladığını, ardından statü ve özgürlük sembolüne dönüştüğünü ifade ediyor.
Demir, birçok kişinin “biraz daha fazla kazansam rahat edeceğim” diye düşündüğünü, ancak insan beyninin yeni gelir seviyesine hızla alıştığını belirterek, “Bu durumun, kıyaslama, kaygı, yalnızlık ve tükenmişlik gibi psikolojik sorunları tetiklediğine dikkat çeken Demir, parayla sağlıklı ilişki kurmak için anlamlı hedefler belirlemeyi, sosyal bağları güçlendirmeyi ve yaşamın finansal olmayan boyutlarına yatırım yapmayı önerdi.” dedi.

PARA MUTLULUĞUN KAPISINI AÇABİLİR AMA TEK ANAHTAR DEĞİL

Nobel ödüllü Daniel Kahneman’ın araştırmalarına atıfta bulunan Demir, “Buna göre yıllık gelir belli bir seviyeye kadar mutluluğu artırıyor. Ama o noktadan sonra daha fazla para, daha fazla mutluluk getirmiyor.” açıklamasını yaptı.

Kalp hastalıklarının görünmeyen tetikçisi
Kalp hastalıklarının görünmeyen tetikçisi
İçeriği Görüntüle

Demir, paranın mutluluğu getirebileceğini ancak tek anahtar olmadığını belirterek, “İyi ilişkiler, sağlık ve yaşamın anlamı olmadan servet tek başına yetmez.” vurgusunu yaptı.

ZENGİNLİK BAZI PSİKOLOJİK RİSKLER DE BARINDIRIYOR

Zengin olma hedefinin motive edici olabileceğini, ancak bazı riskler içerdiğini söyleyen Demir, şunları kaydetti:

“Kıyaslamalar büyük bir sorun. ‘O daha çok kazanıyor’ düşüncesi insanı asla tatmin etmez. Sadece kariyer ve para odaklı yaşamak aileyi, sağlığı ve dostlukları gölgede bırakır. Kişi, değeri banka hesabındaki rakamla eşitlediğinde özgüven kırılgan hale gelir. Sürekli daha fazlası için çalışmak, ruhsal ve bedensel yorgunluğu beraberinde getirir.”

PARAYI MERKEZDEN ÇIKARIN, YAŞAMDAN KEYİF ALIN

Araştırmalar, para yerine öğrenmek, üretmek ve fayda sağlamak gibi içsel motivasyonlara odaklanan kişilerin daha mutlu olduğunu gösteriyor. Demir, “Yani insanları kalıcı şekilde motive eden şey, kendi değerleriyle uyumlu bir yaşamdır.” diyerek parayı merkezden çıkaran bireylerin yaşamdan daha çok keyif aldığını belirtti.

Demir ayrıca, “Hobilerine zaman ayıran, sevdikleriyle kaliteli vakit geçiren kişilerde depresyon oranı daha düşük. Toplum, başarıyı çoğu zaman maddi göstergelerle ölçüyor. Reklamlar, sosyal medya ve popüler kültür, zenginlerin hayatlarını parlatıp bize sunuyor. Ayrıca tarih boyunca para, hayatta kalmanın en önemli aracı olmuş. Dolayısıyla beynimiz hâlâ ‘para = güvenlik’ mesajını taşıyor. Bu yüzden birçok insan, mutluluğu maddi başarıyla eşit görme eğiliminde.” ifadelerini kullandı.

YÜKSEK SERVET PSİKOLOJİK ZORLUKLARI BERABERİNDE GETİRİYOR

Demir, yüksek servet sahibi kişilerde yaygın bazı psikolojik zorluklar olduğuna dikkat çekerek, “Yalnızlık ve güvensizlik görülür, insanların gerçek niyetinden şüphe duyarlar. Kaygı artar, yatırımları, hukuki sorunları ve serveti kaybetme korkusu büyür. Tükenmişlik ortaya çıkar, hedefe ulaştıktan sonra ‘şimdi ne olacak?’ boşluğu yaşanır. Başa çıkmak için önerilen yollar arasında terapi, sosyal bağları güçlendirmek, gönüllü faaliyetlerde bulunmak ve yaşamın finansal olmayan boyutlarına yatırım yapmak öne çıkıyor.” dedi.

PARAYLA SAĞLIKLI İLİŞKİ KURMANIN YOLLARI

Parayla sağlıklı ilişki için önerilerde bulunan Demir, şunları söyledi:

“Amaçları çeşitlendirin. Yalnızca para değil, anlamlı hedefler belirleyin. Finansal farkındalık geliştirin. Planlı yaşayın, ama hayatınızı rakamlara hapsetmeyin. Şükretme pratiği yapın. Sahip olduklarınızı takdir etmek, ‘daha fazlası’ tuzağını kırar. Dengeyi koruyun. İş, aile, sağlık ve hobiler arasında dengeli bir yaşam, kalıcı mutluluğu destekler. Para, güçlü bir araçtır ama asıl mesele onu nasıl kullandığınızdır. Bir ev satın alabilir, güvenlik sağlayabilir, fırsatlar sunabilir. Ama anlamlı bir yaşam, güçlü bağlar ve iç huzur olmadan zenginlik tek başına yeterli değildir. Mutluluğun gerçek kaynağı, çoğu zaman banka hesabında değil; değerlerimizde, ilişkilerimizde ve içsel yolculuğumuzdadır.”

Muhabir: Dilan Aşar