Edebiyat insanı anlama sanatıdır. Yazdığım her romanda yapmaya çalıştığım, insan ruhuna
yaklaşmaya, dokunmaya çalışmaktır. Kimi zaman bir babanın zihnine sokulmak, kimi zaman
aldatılan bir kadının… Herkesin kendince haklı sebepleri vardır aslında. Edebiyatın işi
kimseyi yargılamadan, herkesi dinlemektir. Dinlemek, duymaya eş düşer edebiyatta üstelik.
Gerçek yaşamın içinde çok nadirdir bu.
İlişkilerde (ister dostluk ister aşk) birbirimize yapacağımız en büyük kötülük, birbirimizi idare
etmektir. Sahici iletişime izin verilmeyen, sürekli çatışmadan kaçınan ve zaman zaman
seslerin yükselmesini tolere edemeyen tarafların samimi ve gerçek bir ilişkisi olamaz.
Kaybetmeyi göze almamak için, sustukça kelimeler içinizde birikir. Söylenemeyenler gün
geçtikçe kalbinizde ancak hınç, hırs toplar.
Üstelik çatışma devam ediyor, söylenecek sözler gün yüzüne çıkıyorsa, içten bir ilişki devam
ediyor demektir. Onu susarak koruduğunuzu sanmayın. Sadece gelmekte olan sonu
hızlandırıyorsunuz aslında. Gerçek duygulara geçit vermezseniz, sahteleri sahneye çıkar.
Sevdiğim bir düşünürün söylediği gibi, bir çiçek açmadığında, yetiştiği çevreyi düzeltirsin,
çiçeği değil. Emek verirseniz, mutlaka düzelir. Düzelmiyorsa da, samimiyetiniz meseleyi
doğru noktada tutmanızı, erken fark etmenizi, daha az incinip, incitmenizi sağlar. Bu çağın en
büyük sorunu iletişimsizlik. Godard'ın söylediği gibi, tüm iletişim araçlarının olduğu çağda,
iletişimin kendisi yok. Sessiz kabuller sizi bir yere taşımaz. Yanlışa yanlış demek ilişkiyi
baltalamaz aksine ileri taşır. Deneyin göreceksiniz.
Ayrıca kimse kahin değil, unutmayın. Siz söylemeden sizi anlayamazlar, ses vermeden
duyamazlar. Anlaşılmak istiyorsanız, anlatmanın bir yolunu bulmak zorundasınız ve çok
üzgünüm ki; bu yol, susmak değil.
Kırgınlıklar dile gelmezse, içeride kendine kocaman bir yuva yapar ve kalbinizi o yuvadan
çıkarmak çok zorlaşır. Her şey vaktinde konuşulmalı, can yaksa da, kalp kırsa da… Sevgi
yeterince güçlüyse buradan daha da güçlü çıkacaktır zaten. Kalıcı dostluklar da, uzun süreli
ilişkiler de ancak böyle inşa edilir.
Birbirine gerekiyorsa zaman tanımak, alan açmak her ilişkiye iyi gelir. Kaybetmekten
korkarak hamle yaptıkça, hata yapma oranınız artar ve korktuğunuz şey asıl o zaman başınıza
gelir. Karşı tarafı özgür bırakmaktan korkmayın. Eğer bu boşlukta iki ayrı yana
savruluyorsanız, zaten hiç gerçek bir yaşanmışlık olmamıştır aranızda. Zaman, sahici

ilişkilerin lehine işler her zaman. Buna inanın, hem kendinize hem de karşınızdaki kişiye
güvenin. Göreceksiniz, her şey daha olumlu, sıcak bir havaya bürünecek.
Bu konulara ilgi duyuyorsanız, benim Aşıklar Gece Ölür romanımı mutlaka okumanızı
öneririm. Orada da yanlış anlaşılmaların, söylenmeyen sözler, ifade edilmeyen öfkenin nelere
mal olduğu iki eski sevgili üzerinden çok net anlatılıyor. Araya giren zaman her zaman çözüm
olmuyor, tarafları bazen de iki farklı yana savuruyor. Telafisi güç olan bu kayıp zaman,
çözüme her vakit uygun da olmuyor. Siz siz olun, vaktinde kullanın cümlelerinizi.