Fethiye'nin kalbinden çıkıp Ölüdeniz’in sularına indiğinizde, bir yarım saatlik tekne yolculuğu sizi sırların saklandığı bir yere götürüyor. Burası ne bir otelin, ne de bir turistik tesisin gölgesinde... Burası Kelebekler Vadisi. Adı romantik, kendisi baş döndürücü.
Vadinin girişinde sizi karşılayan sadece kum ve kayalar değil. Bazen fark edemediğiniz bir örtü gibi üstünüze çöken canlı bir tabaka var: Milyarlarca kelebek. Özellikle de dünyada nadir görülen kaplan kelebekleri. Bir anda kanat çırptıklarında, güneşi kapatıp gölge yapabiliyorlar. O an, "Gerçek mi bu?" diye sormadan edemiyorsunuz.
Vadinin kalbinde iki farklı patika yol sizi bekliyor. Biri serinliğiyle büyüleyen şelalelere, diğeri zorlu ama ödülü büyük olan Faralya Köyü'ne uzanıyor. Ancak dikkat: Spor yapmayan, yürüyüşe alışık olmayanlar için bu yollar pek misafirperver değil. Özellikle Faralya rotasında kimi bölümler sadece ip yardımıyla geçilebiliyor. Ama vardığınızda gördüğünüz manzara, tüm yorgunluğunuzu buharlaştırıyor.
Kelebekler Vadisi, 2000 metre yüksekliğindeki Babadağ’ın eteğinde yer alıyor. 1995’te 1. derece doğal SİT alanı ilan edilmiş bu doğa harikası, betonun değil, doğanın izniyle yaşanıyor. Çadır ya da bungalov konaklama seçenekleri ile sade ve ekolojik bir tatil sunuluyor. Sabahları kuş sesleriyle uyanıyor, gün batımında gökyüzünün turuncuya dönen tonlarına tanıklık ediyorsunuz.
Vadiden ayrılmadan önce, tekneyle Mavi Mağara’ya uğramayı unutmayın. Suya attığınızda bedeninizi değil, ruhunuzu da serinleten o mavilikte her şeyi geride bırakıyorsunuz.
Bu vadiye bir kez gelen, başka yerlerin kalabalığına dönmek istemiyor. Belki de doğanın sessiz çağrısı, en çok burada duyuluyor…