Tarhan, beynin belirsizlikten hoşlanmadığını, düzen, denge ve devamlılık aradığını ifade ederek, bu ihtiyacın olayları anlamlandırmaya yönlendirdiğini söyledi. Prof. Dr. Tarhan, “Bunu yapabilmesi için de mecburen olayları anlamlandırması gerekiyor. Bunun için sembolleri kullanıyor. Anlam ve amaçsızlık beyin orkestrasını bozar.” dedi.

Sahtelik ve küresel yalnızlaşma

Hayatın her alanına yayılan sahteliğe dikkat çeken Prof. Dr. Tarhan, bunun insan güvenini zayıflattığını ve derin ilişkilerin kaybolmasına yol açtığını belirtti. Tarhan, “Küresel yalnızlaşmanın temel sebeplerinden biri, insanın içiyle dışının bir olmamasıdır. Asıl mesele insanın içi ile dışının uyumlu olması, kendisiyle barışık yaşamasıdır.” ifadelerini kullandı.
Semboller ve insan beyni

Prof. Dr. Tarhan, sembolik öğrenmenin yalnızca insanlara özgü olduğunu ve soyut, kavramsal düşünce üretme yeteneğinin insanı diğer canlılardan ayırdığını vurguladı. Yapay zekânın da beynin sembolleri nasıl işlediğini anlamaya çalıştığını belirten Tarhan, “Yapay zeka beyni taklit ediyor. Makine öğrenmesi ve derin öğrenme gibi alanlarda ilerleyen yapay zeka, beynin görüntüleri nasıl işlediğini, sembolleri nasıl oluşturduğunu ve anlam bağlarını nasıl kurduğunu da anlamaya çalışıyor.” dedi.

Beyin algoritmaları ve sosyal öğrenme

Beynin bilgiyi katmanlı bir yapı üzerinden işlediğini ifade eden Tarhan, bu sürecin algoritmalarla çalıştığını ve sosyal öğrenme ile geliştiğini belirtti. Prof. Dr. Tarhan, “İnsan, çevresinden ve yaşantısından edindiği deneyimlerle öğrenir. Bir maymun, genetik olarak insana yüzde 96 oranında benzese de o yüzde 4'lük gen farkı nedeniyle insan gibi davranmayı öğrenemez. Bu fark, zaman, anlam, ölüm gibi soyut kavramlarla ilgili 'zihin üstü' genlerden kaynaklanmaktadır.” şeklinde konuştu.

Sembollerin evrensel dili

Prof. Dr. Tarhan, renkler, müzik ve kelimelerin de sembolik anlamlar taşıdığını belirterek, “Mantıksal kavramlar sol beyinde işlenirken, sanatsal ve sesle ilgili kavramlar sağ beyinde, görüntüyle ilgili kavramlar ise arka beyinde işlenir. Kuantum fiziğine göre her renk bir frekanstır. Renklerin matematiğiyle siyah ve beyaz gibi farklı tonlar oluşur. Görme duyumuz ve ışık, evrendeki her şeye anlam katar.” dedi.

Rüyalar, kolektif bilinçaltı ve gerçeklik

Rüyaların anlamı üzerine açıklamalarda bulunan Prof. Dr. Tarhan, Jung’un “semboller dünyası” yaklaşımının nörobilimle örtüştüğünü belirtti. Tarhan, rüyaların kişiye özel yorumlanması gerektiğini vurgulayarak, “Rüyalar anlamsız değildir; fiziksel gerçekliğin, hayal gerçekliğinin ve rüya gerçekliğinin birleştiği, üst bir gerçeklik sunar.” dedi. Şizofreni ile ilgili de, “Şizofreninin temelinde, hayal, rüya ve fiziksel gerçeklik arasındaki ayrımı yapamama yatar. Beyindeki ilgili ağın bozulması bu duruma yol açar.” açıklamasını yaptı.

İlahi işaretler ve kalp gözü

Tarhan, ilahi işaretlerin sembol arayışıyla bağlantılı olduğunu ifade ederek, “Hayatı bir sınav olarak düşündüğümüzde, öğretmen sınav sırasında konuşmaz. Adil bir yarış için sessiz kalır. Bu dünya da ruhlar alemiyle bu dünya arasında bir geçiş sürecidir.” dedi. Ayrıca, sıradan bir olayın bile derin anlamlar taşıyabileceğini belirterek, “Bu gözle bakan bunu görebiliyor, herkes göremiyor. Buna 'kalp gözü' deniyor.” ifadelerini kullandı.

Kontrol duygusu ve radikal kabullenme

Prof. Dr. Tarhan, kontrol duygusunun aşırıya kaçmasının bireyde stres ve sağlık sorunlarına yol açabileceğini belirterek, “Kişi, elinden geleni yaptıktan sonra kontrolü ilahi iradeye bırakırsa sakinleşir. Buna 'tevekkül' diyoruz.” dedi.

Genç kalpler tehdit altında
Genç kalpler tehdit altında
İçeriği Görüntüle

Semboller, müziğin gücü ve zihin ekonomisi

Sembollerin zihinsel ve duygusal gelişimdeki önemine değinen Prof. Dr. Tarhan, taşlar ve meditasyonun da sembolik etkiler taşıdığını ifade etti. Tarhan, “Beynimizde mutluluk hormonu salgılamak için üç şeyi bir arada yapmak gerekir; hareket, müzik ve sembolik bir tekrar. Mevlana'nın sema meditasyonu da bu metodolojiye dayanır.” dedi.

Prof. Dr. Tarhan, sözlerini şöyle tamamladı: “İnsanın da sahtesi var. Bu sahtelik güveni zayıflatıyor, güven zayıflayınca derin ilişkiler kayboluyor. İnsan ilişkilerinde en önemli nokta, kişinin iç ve dış görünüşünde denge kurabilmesidir. Asıl mesele insanın içi ile dışının uyumlu olması, kendisiyle barışık yaşamasıdır.”

Kaynak: BASIN BÜLTENİ