Rüyalar, insan beyninin uykudaki en karmaşık ve dikkat çekici süreçlerinden biri olarak öne çıkıyor. Uzman Klinik Psikolog İpek Erol, rüyaların özellikle REM uykusunda yoğunlaştığını ve bu evrede beynin duygusal öğrenme, hafıza bütünleştirme ile stresle başa çıkma işlevlerinin aktif olduğunu belirtiyor.

Erol, rüyaların bilinçdışında saklı kalan duygu, düşünce ve arzuların sembolik bir dili olarak ortaya çıktığını ifade ederek, “Rüyalar aynı zamanda bilinçdışında saklı kalan duygu, düşünce ve arzuların sembolik bir dili olarak ortaya çıkıyor.” dedi.

Gırtlak kanserinde erken belirtilere dikkat
Gırtlak kanserinde erken belirtilere dikkat
İçeriği Görüntüle

EVRENSEL TEMALAR VE SEMBOLLER

Kabuslar, düşmek, uçmak, geç kalmak ya da ölümle ilgili rüyaların evrensel temalar barındırdığına dikkat çeken Erol, şunları söyledi: “Düşme rüyaları kontrol kaybı ve güvensizlik hissini, uçma rüyaları özgürleşme arzusunu, geç kalma rüyaları yoğun sorumluluk ve kaygıyı, ölümle ilgili rüyalar ise bazen bir dönemin kapanıp yeni bir sürecin başlamasını sembolize edebilir.” Bu tür rüyaların, çoğunlukla kişinin iç dünyasında işlenmesi gereken duygulara işaret ettiğini vurguladı.

TEKRARLAYAN RÜYALAR: ÇÖZÜLEMEMİŞ KONULARIN SİNYALİ

Sık tekrarlayan rüyaların, zihnin çözülmemiş konuları gündeme getirmesiyle ortaya çıktığını belirten Erol, “Tekrarlayan rüyalar genellikle zihnin çözülememiş konuları tekrar gündeme getirmesiyle oluşur. Bu rüyalar bir bakıma kişinin hayatında bakması gereken bir alan olduğunu gösterebilir. Örneğin çocuklukta yaşanmış bir kayıp ya da travmatik bir olay, yıllar sonra farklı sembollerle yeniden rüyada belirebilir. Bazen de yetişkinlikte yoğun stres, ilişki problemleri veya geleceğe dair kaygılar, zihnin aynı rüya temasını sürekli canlandırmasına neden olur. Bu döngü, konunun işlenmediğini ya da duygusal açıdan bütünleştirilemediğini gösterir. Psikoterapi sürecinde tekrarlayan rüyaların önemi büyüktür. Danışanın bu rüyaları detaylı biçimde paylaşması, terapiste içsel çatışmalar hakkında önemli ipuçları verir. Çoğu zaman, bu rüyaların anlaşılmasıyla birlikte tekrarlama döngüsü de zayıflar.” ifadelerini kullandı.

RÜYA HATIRLAMAK VE PSİKOLOJİK YORUM

Erol, rüyaların kişinin iç dünyasını yansıttığını, ancak tek bir rüya üzerinden bütüncül yorum yapılmasının uygun olmadığını söyledi. Çocuklukta görülen rüyalar genellikle güvenlik, korku ve anne-baba figürleri etrafında şekillenirken; yetişkinlikteki rüyalar iş, sorumluluk, ilişkiler ve kimlik çatışmalarıyla bağlantılıdır.

Rüya görmenin, insan beyninin uyku fizyolojisinin doğal bir parçası olduğunu dile getiren Erol, sözlerini şöyle tamamladı: “Dolayısıyla hiç rüya görmeme ifadesi teknik olarak doğru değildir; çünkü REM uykusu sırasında herkes rüya görür. Ancak rüyaların hatırlanıp hatırlanmaması, bireysel farklılıklara ve çeşitli psikolojik-fizyolojik etkenlere bağlıdır. Rüya hatırlama sıklığını etkileyen faktörlerden biri uyku yapısıdır. REM evresinden hemen sonra uyanan bireyler rüyalarını daha kolay hatırlarken, derin uyku evrelerinde uyananlar rüyalarını genellikle hatırlamazlar. Ayrıca stres düzeyi, duygusal yoğunluk ve travmatik yaşantılar da rüya hatırlama sıklığını artırabilir. Unutulmamalıdır ki sık rüya görmek ya da rüyaları sık hatırlamak, tek başına bir psikolojik sorun göstergesi değildir. Rüyalar üzerinden kişinin iç dünyasında dair çıkarımlar yapmak mümkün olsa da tek başına bir rüya üzerinden kişiye dair bütüncül bir yorum uygun olmaz. Rüyaların içeriği, tekrarı ve kişide uyandırdığı duygular dikkate alındığında, danışanın iç dünyasını anlamak için güçlü bir yol sunar.”

Muhabir: Dilan Aşar