Salmonella enfeksiyonlarında antibiyotik direncinin dünya genelinde ciddi bir halk sağlığı sorunu haline geldiğini belirten Biruni Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Müzeyyen Mamal Torun, özellikle bazı salmonella türlerinin üç veya daha fazla antibiyotiğe dirençli hale gelmesinin tedavi sürecini zorlaştırdığını ve komplikasyon riskini artırdığını söyledi.
Prof. Dr. Torun, salmonellanın hem insanlarda hem de hayvanlarda enfeksiyonlara yol açabilen gram negatif bir bakteri olduğunu vurguladı. “Salmonella cinsinde Salmonella bongori ve Salmonella enterica olmak üzere iki tür bulunur. S. bongori esas olarak soğukkanlı hayvanlarda bulunmakla birlikte insanları da enfekte edebilir. Daha yaygın olan S. enterica, 2600’den fazla serotipiyle çok çeşitli gıda ve su kaynaklı enfeksiyonlara neden olur” diyen Torun, insanlardan en sık izole edilen serotiplerin S. enterica serotip Typhimurium ve Enteritidis olduğunu belirtti.
GIDA KAYNAKLI BULAŞMAYA DİKKAT!
Gıda kaynaklı bulaşmanın yaygın olduğuna dikkat çeken Torun, “Çiğ veya az pişmiş et ve kümes hayvanları, yumurta, süt ve süt ürünleri, yeşil yapraklı sebzeler ve pastörize edilmemiş meyve suları en riskli besin grupları arasında yer alıyor” dedi. Ayrıca yıkanmamış sebzeler, kontamine su, hayvan teması ve uluslararası seyahatlerin enfeksiyonun bulaşmasında etkili olabileceğini ifade etti.
Dünya genelinde her yıl yaklaşık 93,8 milyon Salmonella kaynaklı gastroenterit vakası ve 155 bin ölüm gerçekleştiğini aktaran Prof. Dr. Torun, Türkiye’de geçmiş yıllarda çiğ veya az pişmiş yumurta ve balık ürünleri içeren gıdalar aracılığıyla salgınların yaşandığını söyledi. Salmonella enfeksiyonunun her yaş grubunu etkileyebileceğini ancak küçük çocuklar, yaşlılar, bağışıklık sistemi zayıf olanlar ve hamileler için daha tehlikeli olduğunu vurguladı.
Antibiyotik direncinin özellikle son yıllarda belirgin biçimde arttığını kaydeden Torun, “2022’de Avrupa’da Salmonellaların florokinolonlara yüzde 18.7, azitromisine yüzde 0.6 ve üçüncü kuşak sefalosporinlere yüzde 12 oranında direnç geliştirdiği bildirildi. Çoklu ilaç direncinin (MDR) insan kaynaklı Salmonellalarda yüzde 22’ye, hayvan kaynaklı bakterilerde ise yüzde 40’a kadar ulaştığı görülüyor” dedi. Dirençli bakterilerin neden olduğu enfeksiyonların tedavisinin zorlaştığını, enfeksiyon süresinin uzadığını ve ölüm riskinin arttığını sözlerine ekledi.
Prof. Dr. Torun, antibiyotik direncinin başlıca nedenleri arasında tarımda ve hayvan beslenmesinde antibiyotiklerin büyümeyi destekleyici olarak kullanılması, sağlık alanında gereksiz ve kontrolsüz antibiyotik tüketimi ile hijyen eksikliğini saydı. “Hastalara tanı konulmadan rastgele antibiyotik verilmesi, dirençli bakteri türlerinin çoğalmasına zemin hazırlıyor” dedi.
Salmonella enfeksiyonlarından korunmak için hijyen kurallarına dikkat edilmesi gerektiğini ifade eden Torun, “Çiğ ve pişmiş gıdalar ayrılmalı, çapraz bulaşma önlenmeli, et ve yumurta gibi ürünler yeterince pişirilmeli, meyve ve sebzeler iyice yıkanmalı, soğuk zincir bozulmamalı, hayvanlarla temastan sonra eller mutlaka yıkanmalı” uyarısında bulundu.
Tedaviye ilişkin ise, çoğu Salmonella gastroenterit vakasında destekleyici bakım yeterli olurken, antibiyotik tedavisine ihtiyaç duyulduğunda florokinolonlar (siprofloksasin), azitromisin ve üçüncü kuşak sefalosporinlerin önerildiğini aktardı. Ancak en doğru antibiyotik seçimi için öncelikle duyarlılık testinin yapılmasının zorunlu olduğuna dikkat çekti.
Tifo için kullanılan Ty21a aşısının yalnızca Salmonella Typhi’ye karşı koruma sağladığını, diğer salmonella türlerine karşı etkili olmadığını hatırlatan Prof. Dr. Torun, Türkiye’de Salmonella enfeksiyonlarının yasal zorunluluk kapsamında bildirildiğini; tifo ve paratifo vakalarının 24 saat içinde Sağlık Bakanlığı’na, diğer gastroenteritlerin ise haftalık olarak bildirilmesi gerektiğini söyledi.
Son olarak, dirençli bakterilerle mücadelede “One Health” yani “Tek Sağlık” yaklaşımının önemine vurgu yapan Torun, insan, hayvan ve çevre sağlığının birlikte ele alınması gerektiğini belirtti. “Tarımda, veterinerlikte ve tıpta antibiyotiklerin akılcı kullanımı sağlanmadan bu sorunun üstesinden gelmek mümkün değil” diye konuştu.
Toplum sağlığını korumak için sadece bireysel değil, kurumsal önlemler alınması gerektiğini ifade eden Torun, “Gıda üreticileri denetlenmeli, etiketleme sistemi güçlendirilmeli, halk bilinçlendirilmeli ve antibiyotik kullanımına ilişkin yasal düzenlemeler sıkılaştırılmalıdır” diyerek sözlerini tamamladı.