Gıda intoleransına dair merak edilenleri yanıtlayan Orhan, özellikle klasik alerji testleriyle karıştırılmaması gerektiğini vurguladı.
Gıda intoleransının, vücudun belirli besinleri sindirememesi ya da tolere edememesi sonucu ortaya çıktığını ifade eden Dr. Orhan, alerjiden farklı olarak bağışıklık sistemini doğrudan etkilemediğini, ancak sindirim, cilt ve sinir sisteminde gecikmeli ve kronik etkiler yaratabildiğini belirtti. Dr. Orhan, “Gıda intoleransları, genellikle gecikmiş reaksiyonlarla ortaya çıktığı için tespiti klasik alerji testlerine göre daha zordur” dedi.
Modern test tekniklerine değinen Orhan, kan örnekleriyle yapılan gıda intolerans testlerinde IgG antikor düzeylerinin ölçüldüğünü ve bu sayede kişilerin hangi gıdalara karşı hassasiyet geliştirdiğinin belirlenebildiğini aktardı. “Bu testlerde 50, 100 hatta 250’den fazla gıda maddesi değerlendirilebiliyor. Amaç, kişiye özel bir beslenme planı oluşturarak şikayetlerin hafifletilmesini sağlamaktır. Bu testlerin uygun hasta grubunda ve doğru yorumlandığında önemli bilgiler sunabilir” diye konuştu.
Dr. Nuri Orhan, intolerans ile alerji arasındaki farklara da değinerek, “Alerji, bağışıklık sisteminin bir gıdaya karşı ani ve güçlü bir tepki vermesidir. Kaşıntı, nefes darlığı ve hatta anafilaksi gibi belirtiler görülebilir. İntolerans ise daha yavaş gelişir ve genellikle mide-bağırsak rahatsızlıkları, baş ağrısı, halsizlik gibi semptomlarla kendini gösterir. Örneğin süt proteini alerjisi olan biri için bir damla süt bile ciddi risk oluşturabilirken, laktoz intoleransı olan biri bu durumdan sadece rahatsızlık düzeyinde etkilenir” ifadelerini kullandı.
İŞLENMİŞ GIDALARA DİKKAT!
Hastalığın belirtileri arasında uzun süren şişkinlik, geçmeyen baş ağrıları, ciltte döküntüler, yorgunluk ve duygu durum değişikliklerinin yer alabildiğini belirten Orhan, işlenmiş gıdaların yoğun tüketiminin de bu intoleranslara neden olabileceğine işaret etti.
Tedavi sürecine ilişkin bilgi veren Orhan, intoleransa neden olan gıdaların genellikle 6-8 haftalık bir eliminasyon diyetiyle beslenme düzeninden çıkarıldığını söyledi. Bu süreçte vücuttaki tepkilerin izlendiğini belirten Orhan, “Gerekirse bu gıdalar kontrollü bir şekilde tekrar beslenmeye eklenebilir” dedi.
Son olarak, gıda intolerans testlerinin tek başına tanı koymak için yeterli olmadığını vurgulayan Dr. Orhan, klinik değerlendirmelerle birlikte ele alındığında bu testlerin rehber niteliğinde olabileceğini belirtti: “Her birey farklıdır, bu nedenle kişiye özel yaklaşım, hem tanı hem de tedavide kilit rol oynar. Bilinçli şekilde yapılan intolerans testleri, yaşam kalitesini artıran önemli bir adımdır.”