Varoluşun kırılgan melodisi ruhumda yankılanırken, dalın sessiz fısıltısını dinlerim. Her düşüş, acıyla bezenmiş bir veda gibi görünse de, ardında sonsuz bir dönüşün tohumlarını saklar. Belki de bu yüzden, en çok dalımdan düşmeyi severim ben.
Toprağın rahmine tekrar karışırken, yorgun bedenimi dinlendiririm. Bir fidan gibi yeniden doğar gökyüzüne uzanan bir filiz gibi serpilirim. Güneşin altın ışıltıları, büyümenin heyecanını besler içimde.
Can suyuyla yıkanan ruhum arınır, tazelenir. Yeni filizlerim, umut dolu bir geleceğe kanat açmak için sabırsızlanır. Renkli çiçeklerimle varoluşun neşesini ve güzelliğini dünyaya sunmaya hazırlanırım. Her döngüde, küllerinden yeniden doğan bir anka kuşu gibi, yepyeni benlikle inancım tazelenir, umudum yeşerir.
Ah, bilseniz, ben ne de güzel aldanırım bu sonsuz döngüye!
Her düşüşte yeni bir maceraya yelken açar, her kırılmada yeni bir şeye gebe kalırım. İyiyi ve güzeli aramak, ruhumun pusulası. Mucizelere inanmak, kalbimin en saf arzusu.
Bu yüzden belki de;
Dalından düşmekten korkmamam. Tekrar en baştan başlamam, doğayla bir olup varoluşun şölenine katılmam…
Bu sonsuz dönüşte, her an yeni bir başlangıç, her nefes yeni bir şarkı.
Ben, dalım, fidanım, filizim, çiçekli bir ağaç. Her şeyim ve hiçim. Sadece varoluşun döngüsünde dönen, sonsuzluğun bir parçasıyım.