42 numara bir yalnızlık, adım attığı sokağa, elindeki sigarayı işaret parmağının tüm kuvvetiyle yere savururken, birazdan kaldırıma tükürecek olan yalnızlık ona ayıplarcasına “cık cık” yaptı.

Ardından 36 beden bir yalnızlık salına salına yanımdan geçerken, 46 beden yalnızlığa, kendine empati yaparcasına, hiçbir zaman bu hale gelmeyeceğim diye bakarken, 46 beden yalnızlık üç çocuk doğur da, ondan sonra göreceğim ben seni diye cevapladı, 36 beden yalnızlığın bu küçümseyişini gözleriyle…

Birazdan 2 numara miyop bir yalnızlıkla çarpışacağım köşeyi dönerken ve ikimizde neden pardon demedi der gibi birbirimize öküzmüş gibi bakacağız.

İki saat sonra uzun saçlı bir yalnızlıkla kavga edecek benim yalnızlığım, banka kuyruğundaki diğer yalnızların sessiz kalması yüzünden.

Tramvaya binmeye çalışan yalnızlık, kapı önünde duran yalnızlığa küfredermiş gibi bakacak, ama bindikten sonra kendi de kapı ağzında duracak ve bir sonraki durakta binmeye çalışan başka bir yalnızlığın küfrünü yiyecek.

Öglen vakti mini etekli bir yalnızlığın bacaklarına ağzı sulanarak bakan yumurta topuklu bir yalnızlık, arkadaş toplantısında bunu memleket ne hale geldi diye onay ala ala anlatacak, başka bir yalnızlığa.

Şarkı söyleyerek geçen bir yalnızlık kendiyle konuşarak geçen yalnızlığa, deli galiba bu, diye bakacak.

Mahallenin köşedeki yalnız bakkalı eli poşet dolu adamın kendi veresiyesiye defterindeki borç  toplamı düşünürken, neler aldı marketten acaba marketten, yalnızlığına dikecek bakışlarını.

Damatlık giymiş bir yalnızlık, ona gram altın mı küçük altın mı taktı yalnızlığına bakarak, kendi yalnızlığının onun yalnzlığı karşısında altın borsasında kaç lira ettiğini görecek.

Çatal bıçağı bir ressam gibi kullanan yalnızlık eliyle yemek yiyen yalnızlığa ekşitecek gözlerini…

Çaya şeker atmayan yalnızlık, bardağına kaşık koyan yalnızlığı eleştirircesine bakacak.

Hadi bakalım yalnızlıklardan yalnızlık beğenelim.

En masumu çaya şeker konusu sanırım, çaya şeker atan yalnızları gömmeye devam.