Tarhan, bu riskin günde bir paket sigara içmek kadar zarar verdiğine dikkat çekti. Japonca kökenli ‘Hikikomori’ kavramını “kendini izole etme sendromu” veya “sosyal geri çekilme bozukluğu” olarak tanımlayan Prof. Dr. Tarhan, özellikle ergenlik döneminde görülen bu durumun ilk olarak 1990’lı yıllarda Japonya’da tanımlandığını ve günümüzde küresel bir sorun hâline geldiğini söyledi. Tarhan,
Hikikomori’nin temel belirtilerini şöyle açıkladı:
Sosyal ortamlardan uzak durmak
Evden çıkmak istememek, kendini eve kapatmak
Duygusal ve zihinsel olarak içe kapanmak
Sosyal etkileşimleri neredeyse sıfıra indirmek
Sanal oyunlara aşırı düşkünlük
Yapısal sorumluluklardan kaçınmak
ANNE BABAYA BAĞLI AMA DUYGUSAL YAKINLIK GÖSTERMEMEK
Prof. Dr. Tarhan, bu durumun 6 ay veya daha uzun sürdüğünde tanı konabildiğini ve Japonya’da geliştirilen 25 soruluk bir değerlendirme ölçeği ile ölçüldüğünü söyledi. Türkiye’de ise 8 soruluk bir uyarlaması bulunuyor.
AİLE YAPISININ ÖNEMİ VE SOSYAL İZOLASYON DÖNGÜSÜ
Hikikomori vakalarının genellikle aşırı korumacı anneler ve mesafeli babalarla yetiştiğini belirten Prof. Dr. Tarhan, “Aşırı korumacılık çocuğun sorumluluk almadan büyümesine neden olur. Küçük yaşta yeterli sorumluluk verilmeyen çocuklar, dış dünyaya karşı güvensiz hale gelir.” dedi.
Süreç ilerledikçe çocuklarda okul ve akran reddi geliştiğini ifade eden Tarhan, sosyal izolasyonun normalleştiğini ve akran zorbalığına açık hâle gelindiğini vurguladı. Ayrıca, çocukların sosyal medya ve dijital ortamlar aracılığıyla sahte bağlar kurduğunu belirten Tarhan, gerçek ilişkilerden uzaklaşmanın yalnızlık hissini derinleştirdiğini söyledi.
YALNIZLIK VE SAĞLIK ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ
Prof. Dr. Tarhan, yalnızlığın bağışıklık sistemini baskılayarak vücudun kendi kendini onarma mekanizmasını bozduğunu, kronik stresin gen ifadesini etkileyerek tiroit ve otoimmün hastalıklara yol açabileceğini belirtti. Erkeklerin sosyal izolasyona kadınlara göre daha yatkın olduğunu ifade eden Tarhan, bunun altında kadın ve erkek beyninin genetik farklılıklarının yattığını söyledi.
PANDEMİ SONRASI GENÇLER VE SANAL DÜNYAYA HAPSOLMA
Pandemi döneminde gençlerde yalnızlık ve sanal dünyaya bağımlılığın arttığını söyleyen Prof. Dr. Tarhan, ailelerin çocuklarına sunduğu sınırsız konforun, gençlerin gerçek dünyaya karşı ilgilerini azalttığını belirtti. Sanal ortamın sosyal değil, “sanal” bir iletişim sunduğunu vurgulayan Tarhan, gerçek sosyal etkileşimlerin beyin gelişimi ve empati için kritik olduğunu söyledi.
ÇÖZÜM: SOSYAL BAĞLARI GÜÇLENDİRMEK
Prof. Dr. Tarhan, yalnızlığa itilen kişilerin, anlam ve amaç odaklı bir hayat seçmeleri gerektiğini ifade etti. Ailelerin çocuklarıyla güven ilişkisi kurmasının önemine dikkat çeken Tarhan, “Çocuğun dünyasına girebilmek için onun ilgi alanlarından bir kapı açın. Güven ilişkisi tazelendiğinde, çocuk yanlışı kendiliğinden bırakacaktır.” dedi.
Kendini eve kapatan gençlerde depresyon ve otizm gibi sosyal iletişim güçlüklerinin araştırılması gerektiğini belirten Tarhan, “Eğer ailede anne ve baba ortak bir dil konuşuyor, tutarlı davranıyor ve çocuklar arasında kutuplaşma yaratmıyorsa, bu gençler hızla toparlanıyor.” diye sözlerini tamamladı.